tag:blogger.com,1999:blog-31170383895826392152024-03-13T20:33:14.683+02:00Giallo For DummiesGiallo ve Korku Filmleri Üzerine...Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.comBlogger80125tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-69434479335005827822017-01-29T16:42:00.000+02:002017-01-29T16:44:24.625+02:00Gazete Arşivlerinde Aradım Seni Lucio Fulci<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-6YHycphRmk0/WI3-M7oqWvI/AAAAAAAAHvc/l8XqIAxUb_M_uxVg7QoruB-Hnqju2NuKQCLcB/s1600/14.3.75%2Blin%25C3%25A7.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="128" src="https://4.bp.blogspot.com/-6YHycphRmk0/WI3-M7oqWvI/AAAAAAAAHvc/l8XqIAxUb_M_uxVg7QoruB-Hnqju2NuKQCLcB/s400/14.3.75%2Blin%25C3%25A7.PNG" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-a-3zXUJNZzc/WI3-jk7DzgI/AAAAAAAAHvg/qwzxH9h8Fr8E7MzkCdCrHGQKglnA6JavACLcB/s1600/lin%25C3%25A71.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://1.bp.blogspot.com/-a-3zXUJNZzc/WI3-jk7DzgI/AAAAAAAAHvg/qwzxH9h8Fr8E7MzkCdCrHGQKglnA6JavACLcB/s1600/lin%25C3%25A71.png" /></a></div>
14.03.1975 tarihli Milliyet Gazetesi'nde Non Si Sevizia Un Paperino / Don't Torture A Duckling Filmi'nin tanıtımı. Kim tarafından yazıldığını bulamadım. Fulci'nin statik değil, dinamik durumuna DİKKAT! :-)<br />
<br />
Daha önce yayınladığımız gazete arşivinden örnek için; http://www.giallofordummies.com/2014/12/linc-dont-torture-duckling-gazete-ilani.html<br />
<br />Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-35343053279639152712017-01-29T16:34:00.002+02:002017-01-29T16:34:58.131+02:00Eurotrash'ten Arthouse'a Bir Çizgi Roman Uyarlaması: Baba Yaga -1973<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/baba-yaga-dvd" rel="attachment wp-att-33407"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33407" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/baba-yaga-dvd-420x296.jpg" height="296" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>Baba Yaga</i>, 1973 yılında çekilmiş, eurotrash olarak etiketlenmişse de gözümde art house sinemasına daha yakın konumlanmış olan bir İtalyan filmi. <b>Corrado Farina</b> tarafından çekilmiş film, aslında <b>Guido</b> <b>Crepax’</b>ın <i>Valentina </i>adlı çizgi romanından (<i>fumetti</i>) uyarlama.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Guido Crepax</b>, İtalyan çizgi roman sanatında önemli bir isim. Zira kendisi, 1950-60’lara kadar çocuklara yönelik olarak adledilen çizgi romanı, yetişkinlere doğru çevirmesiyle önemli bir isim. Her ne kadar Milano’da mimarlık eğitimi alarak başlamışsa da kariyerine, çizgi romanın ağır basmasıyla birlikte İtalyan çizgi romanı fumettinin önemli kalemlerinden biri olmayı başarmış. <i>Valentina </i>aslında <b>Crepax</b>’ın <i>Neutron</i> adındaki bir başka çizgi romanındaki baş karakterin sevgilisi. <b>Crepax</b> 1960’larda, <i>Valentina</i> karakterini baş kahraman olacak şekilde, kendi ismiyle yeniden yaratmış. <i>Valentina</i>, döneminin entelektüel çevresi içinde yaşayan bir fotoğrafçı. Tamamen yetişkinlere yönelik olan çizgi roman, oldukça erotik sularda seyrediyor. Çizer, <i>Valentina </i>karakteri ile birlikte dönemin bir çeşit panoramasını da sunuyor okura. <i>Valentina</i>’nın bir hikâyesinden yola çıkan film ise birebir bir uyarlamadan ziyade, <b>Crepax’</b>ın başka hikâyelerindeki karakterleri de işin içine katması dolayısıyla biraz daha serbest sularda geziniyor.<br />
</div>
Lucca Çizgi Roman Müzesi'nde Valentina<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/baba-yaga-valentina-4" rel="attachment wp-att-33411"><img alt="" class="size-large wp-image-33411" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/baba-yaga-valentina-4-420x279.jpg" height="279" width="420" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/valentina" rel="attachment wp-att-33413"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33413" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/valentina-420x259.gif" height="259" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Filme adını veren <b>Baba Yaga</b>, aslında slav folklorunda bir cadı. Özellikle Rus hikâyelerinde sıklıkla rastlanan <b>Baba Yaga</b> ile ilgili çekilmiş filmler ve çizgi filmler mevcut. <b>Crepax</b>’ın çizgi romanında, dolayısıyla <b>Farina</b>’nın filmindeki <i>Baba Yaga</i> da aynı kökenden beslenen, ‘başka alemlerin kadını’ olarak boy gösteriyor.<br />
</div>
Viktor Vasnetsov'un Baba Yaga'sı<br />
<br />
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/viktor-vasnetsov-baba-yaga" rel="attachment wp-att-33414"><img alt="" class="size-large wp-image-33414" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Viktor-Vasnetsov-Baba-Yaga-420x311.jpg" height="311" width="420" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br />
Film, dönemin ruhunu yansıtacak şekilde özgür bir hayat süren Valentina’nın, entelektüel ve sanatçıların bir arada oldukları bir partide boy göstermesi ile açılır. Valentina, o gece eve dönerken Baba Yaga’nın arabası tarafından ezilme tehlikesi atlatır. Baba Yaga, Valentina’yı eve bırakırken, ilginç sözleriyle, kadının üzerinde etki bırakır. Baba Yaga ile tanıştıktan sonra çok ilginç rüyalar alemine dalan Valentina, rüyasında Nazi subayları, çukurlar, kurşuna dizilmelerle ilgili anlam veremediği bazı sembolik şeyler görmeye başlar. Normalde, hayatını kazanmak için reklam filmleri çeken ama bir yandan da sanat filmleri çekmeye çalışan Arno (<i>Antropophagus</i>’un <b>George Eastman</b>’ı) ile romantik ve erotik bir ilişkini içerisine girmişse de, bir şekilde hayatına dahil olmuş olan Baba Yaga’yı da kafasından atamaz. Baba Yaga’nın lezbiyenvari olumsuz etkisi altındaki Valentina (lezbiyanvari olduğu için olumsuz değildir), kadının evini ziyarete gittiği gün, ilginç bir bebek hediye alır. Bebekten hoşlanmayan Valentina’yı, bebeğin canlandığını fark ettiği zaman daha kötü günler bekleyecektir.<br />
</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/valentina_trilogia001" rel="attachment wp-att-33423"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-33423" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/VALENTINA_TRILOGIA001-200x277.jpg" height="277" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/valentina_biografia001" rel="attachment wp-att-33422"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-33422" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/VALENTINA_BIOGRAFIA001-200x279.jpg" height="279" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Yönetmen <b>Corrado Farina</b>, meslek hayatına aslında reklamcı olarak başlamış, hepi topu iki adet uzun metrajlı filmi ve bir o kadar da belgeseli olan ama bunun yanında yazar olarak da hayatını idame ettiren çok yönlü bir isim. Baba Yaga’yı çekmeye başlamadan evvel <b>Guido Crepax</b> ile film hakkında görüşmüş. <b>Crepax</b>’ın film hakkındaki görüşleri, dönemin gazetelerinin abarttığı kadar olumsuz değil. Film hakkındaki olumlu ve olumsuz düşüncelerini <b>Farina</b>’ya bir mektupla aktaran sanatçının mektubu <b>Farina</b>’nın kişisel internet sitesinden okunabilir. Bu noktada üzerinde duracağımız nokta hem <b>Crepax</b>’ın hem de <b>Farina</b>’nın ortak olumsuz görüşü olan rol dağılımları.<br />
</div>
Louise Brooks<br />
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/louise-brooks" rel="attachment wp-att-33412"><img alt="" class="size-medium wp-image-33412" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/louise-brooks-200x240.gif" height="240" width="200" /></a><br />
<br />
Isabelle De Funès<br />
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/isabelle-de-funes" rel="attachment wp-att-33415"><img alt="" class="size-medium wp-image-33415" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/isabelle-de-funes-200x114.jpg" height="114" width="200" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br />
<b>Guido Crepax</b>, Valentina karakterini yaratırken, fizikî olarak sessiz sinemanın artistlerinden <b>Louise Brooks</b>’tan esinlenmiş. Filmin çekildiği dönemlerde Brooks’un fiziğine en yakın kişi olarak görülen oyuncuya ulaşamadıkları, hem de film aslında İtalya- Fransa ortak yapımı olduğundan Fransız oyuncu <b>Isabelle De Funès</b> ile anlaşılmış. Farina, bu seçim için şimdi hayal kırıklığı içinde olsa da, o dönemde fazla müdahalede bulunamamış. Bir diğer hayal kırıklığı noktası da Baba Yaga’yı <b>Carroll Baker</b>’ın canlandırmış olması. Yönetmen her ne kadar daha erkeksi bir oyuncuyu oynatmak istemişse de, o dönem istediği kişi meşgul olduğundan <b>Carroll Baker</b> ile yollarına devam etmişler. Sanıyorum Valentina’dan daha çok Baba Yaga’yı <b>Carroll Baker</b>’ın canlandırmış olması seyirci açısından da olumsuz bir nokta. Daha yuvarlak hatlı ve tatlılık derecesinde güzel bir kadın olan <b>Baker</b>, makyaj hileleriyle çizimlerdeki karaktere yaklaştırılmış olsa da yine de başarısız bir karakterizasyon olmaktan kurtulamamış.<br />
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/baba-yaga-valentina-2" rel="attachment wp-att-33409"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33409" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/baba-yaga-valentina-2-420x315.jpg" height="315" width="420" /></a></div>
<br />
Carroll Baker<br />
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/baba-yaga-valentina-3" rel="attachment wp-att-33410"><img alt="" class="size-large wp-image-33410" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/baba-yaga-valentina-3-420x237.jpg" height="237" width="420" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br />
Filmi, çöplükten uzaklaştırıp, sanat filmine yaklaştıran şey ise, yönetmenin özellikle erotik sahnelerde, tıpkı bir çizgi roman sanatçısı gibi makara kullanmak yerine, çektiği siyah-beyaz fotoğraflarla bir kolaj çalışması yapmış olması. Zaten klasik çizgi roman çerçevesinin dışına çıkarak, hareketli çerçeveler yakalayan <b>Crepax</b>’ın eserinin özünü de en iyi böyle yansıtmış. Bu arada <b>Guido Crepax</b>, dediğimiz gibi klasik çizgi roman çerçevesinin dışına çıkarak, sinemaya daha yakın bir teknikte çalışmış olması dolayısıyla da önemli bir isim.<br />
</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/baba-yaga-2" rel="attachment wp-att-33424"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33424" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/baba-yaga-420x233.png" height="233" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Film, döneminin sansür kurullarından da geçmiş elbette. Bugün elimize uncut olarak ulaşabilen film, görücüye çıkmadan evvel sansür kurulundan, her iki başrol oyuncusunu önden ve boydan gösteren çıplak sahnelerinin kırpılması ile çıkabilmiş. Ama daha da ilginci, film daha gösterilmeden evvel, yönetmenindan habersiz yapımcılar tarafından uzunluğu bahane edilerek “katledilmiş” olması. Bugün elimizde olan kopya ise, yönetmenin kırpılmış sahneleri, eldeki atıklardan tamamlayarak aslına en yakın formata getirmiş olduğu.</div>
<div style="text-align: justify;">
Rüyalar ve gerçeklik arasında lezbiyen bir ilişkiye doğru sürüklenen özgür Valentina’nın sofistike karmaşasına konuk olmak isteyen, her zaman “ilginci” arayan seyirci için iyi bir deneyim <b>Valentina</b>.</div>
<blockquote>
<b><a href="http://www.tersninja.com/eurotrashten-arthousea-bir-cizgi-roman-uyarlamasi-baba-yaga-1973/baba-yaga" rel="attachment wp-att-33418"><img alt="" class="alignleft size-full wp-image-33418" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/baba-yaga.jpg" height="182" width="130" /></a>Baba Yaga</b>
Yönetmen: Corrado Farina
Senaryo: Guido Crepax (çizgi roman), Corrado Farina (senaryo)
Oyuncular: Carroll Baker, Isabelle De Funès, George Eastman
Yapım: 1973, İtalya-Fransa, 91 dk.
</blockquote>
<br />
İlk defa www. tersninja.com da 07.06.2012 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-18791571631163615832017-01-29T16:31:00.001+02:002017-01-29T16:31:51.650+02:00İlk İtalyan Korku Filmi: Rapsodia Satanica 1915*<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/ilk-italyan-korku-filmi-rapsodia-satanica-1915/rapsodia-satanica-8" rel="attachment wp-att-33620"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33620" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/rapsodia-satanica-8-420x301.jpg" height="301" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Sinema tarihinde korku türünde çekilmiş ilk film olarak, <b>Georges Méliès</b>’nin 1896 tarihli <i>Le Manoir du Diable </i>(<i>The Haunted Castle</i>) adlı filmi kabul edilir. 1900’lere gelindiğinde özellikle Alman Sineması’ndan çıkan <i>Das Cabinet des Dr. Caligari</i> (1920), <i>Der Golem</i> (1920) ve <i>Nosferatu</i> (1922)gibi filmler, günümüzde ilk korku filmi denildiğinde akla gelen en baskın örneklerdir. Alman Sinemasından Çin Sinemasına kadar genişleyen bir yelpazede, korku türü çerçevesinde sessiz sinemanın nadide örneklerinden biriyle bu hafta yeniden birlikteyiz.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1915 (1917?) tarihli İtalyan filmi <i>Rapsodia Satanica</i>, şair ve edebiyat eleştirmeni <b>Fausto Maria Martini</b>’nin <i>Alba D'Oltravita</i> adlı şiirinden yola çıkılarak çekilmiş. Söz konusu şiirin esin kaynağı ise <b>Goethe</b>’nin ölümsüz eseri <i>Faust</i>. Tür olarak fantastiğe daha yakın dursa da, insan ruhunun karanlığı ile ilgili olması dolayısıyla “korku” alt başlığını sonuna kadar hak ediyor film.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/ilk-italyan-korku-filmi-rapsodia-satanica-1915/rapsodia-satanica-5" rel="attachment wp-att-33617"><img alt="" class="size-large wp-image-33617 alignnone" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/rapsodia-satanica-5-420x315.jpg" height="315" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
İhtiyar Leydi Alba D'Oltrevita, yeniden genç olabilmek için şeytanla anlaşma yapar. Gençlik ve güzelliğin şehvetine kapılan Leydi, Tristram ve Sergio adındaki iki erkek kardeşle gönül eğlendirirken, Sergio'nun aşkına karşılık vermeyerek, adamın intihar etmesine neden olur. O andan itibaren Leydi Alba, Tristram ve Sergio'nun hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. Sergio'nun ölümünden sonra pişman olan ve üzüntüye kapılan Leydi Alba, güzelliğin gururuna kapılarak dolaylı yoldan işlediği cinayetten sonra ruhunu tam anlamıyla şeytana kaptırmaktan kendini alıkoyamaz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/ilk-italyan-korku-filmi-rapsodia-satanica-1915/rapsodia-satanica-6" rel="attachment wp-att-33618"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33618" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/rapsodia-satanica-6-420x334.jpg" height="334" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/ilk-italyan-korku-filmi-rapsodia-satanica-1915/rapsodia-satanica-4" rel="attachment wp-att-33616"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33616" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/rapsodia-satanica-4-420x315.jpg" height="315" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Günümüzden bakıldığında olağan bir hikâyeyi işlermiş gibi görünen film, yönetim, oyunculuk ve müzik gibi pek çok açıdan dört dörtlük bir sanat filmi bir yandan da. Başrolde Leydi Alba'yı canlandıran oyuncu <b>Lyda Borelli</b>, döneminin bir numaralı oyuncusu, tam anlamıyla bir diva. Kariyerine gazeteci olarak başlayan yönetmen <b>Nino Oxilia</b> ise 1900'lerin başlarında gazeteciliğin yanı sıra şair ve senarist olarak da çalışmış. <i>Rapsodia Satanica</i>, yönetmenin son filmi olmakla birlikte <b>Oxilia</b>, 1917 yılında, 1. Dünya Savaşı'nda, genç yaşta can vermiş. Sessiz sinemanın vazgeçilmezlerinden müzik, <b>Pietro Mascagni</b> tarafından bestelenmiş. <b>Mascagni</b>, döneminin ünlü besteci ve orkestra şeflerinden biri. En bilindik eseri<i> Cavalleria Rusticana</i>.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sessiz sinemanın iyi örneklerinden biri olarak adını tarihe yazdıran Rapsodia Satanica, bir başka Faust uyarlaması olarak bir kenara not düşülebilecek bir film.</div>
Film, <a href="http://vimeo.com/36615081">şuradan</a> izlenebilir.
<br />
<blockquote>
<a href="http://www.tersninja.com/ilk-italyan-korku-filmi-rapsodia-satanica-1915/rapsodia-satanica-2-2" rel="attachment wp-att-33622"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-33622" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/rapsodia-satanica-21-150x211.jpg" height="211" width="150" /></a><b>Rapsodia Satanica</b>
Yönetmen: Nino Oxilia
Senaryo: Fausto Maria Martini (şiir), Alberto Fassini (Alfa-senaryo)
Oyuncular: Lyda Borelli, Ugo Bazzini, Andrea Habay, Giovanni Cini
Yapım: 1915/17? İtalya, 44 dk.
</blockquote>
*Filmin ilk İtalyan korku filmi olduğuna dair herhangi bir resmi kayıt bulunmamaktadır.
<br />
<blockquote>
<b><a href="http://www.tersninja.com/ilk-italyan-korku-filmi-rapsodia-satanica-1915/mechanical-man" rel="attachment wp-att-33640"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-33640" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/mechanical-man-150x218.jpg" height="218" width="150" /></a></b> </blockquote>
<blockquote>
<b><a href="http://www.tersninja.com/ilk-italyan-korku-filmi-rapsodia-satanica-1915/mechanical-man" rel="attachment wp-att-33640"></a>Bonus: </b><i>Rapsodia Satanica</i>, <i>The Mechanical Man</i> adında ikinci bir filmin de kapısını açtı bana. 1921 İtalyan yapımı <i>The Mechanical Man</i>, bilim kurgu türünde 80 dakika olarak çekilmiş, fakat günümüze yalnızca 26 dakika olarak ulaşabilmiş ilginç bir yapım, bir robot filmi de denilebilir kısaca. Bir bilim adamının icat ettiği robot, kötü adamların (kadın aslında) eline geçer ve macera başlar. André Deed tarafından yönetilen film, 2005 yılında Alpha Video tarafından yeniden gün yüzüne çıkarılmış. Merak edenler filmi <a href="http://www.veoh.com/watch/v14223957pxCsn2xM?h1=THE+MECHANICAL+MAN+1921">buradan</a> izleyebilirler.</blockquote>
İlk defa www.tersninja.com da 14.06.2012 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-73208243886816568732016-12-20T10:41:00.000+02:002016-12-20T10:41:09.912+02:00Hong Kong'dan Bir Giallo (!): Ping An Ye (Night Caller-1985)<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-18" rel="attachment wp-att-32509"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-32509" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-18-420x280.jpg" height="280" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Giallo seviyor muydunuz? Ben kelimenin tam anlamıyla bayılıyorum. Çok özele indirgemek gibi olmasın ama alt türler arasında en sevdiğim tür kesinlikle giallo. Hele İtalyan sinemasından, yani türün ana kaynağından çıkan örnekler için yapmayacağım şey yok. Öte yandan ana damar İtalya haricinde, başka ülke sinemalarından çıkan örnekleri keşfetmek ise başlı başına bir macera. Mesela işte bugün Hong Kong’a gidiyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Açıkçası filmle ilk karşılaştığım andaki umutlanmam gibi sizleri de fazla umutlandırmak istemem. Zira daha önce de <em><a href="http://www.tersninja.com/al-bundy%E2%80%99nin-slasher-hikayesi-he-lives-by-night">He Lives By Night</a></em> ekseninde aynı tuzağa düşmüş, hayal kırıklıklarının en derinini yaşamıştım. Bugün işleyeceğimiz film ise yine benzer minvalde seyreden, giallo miallo ayağına umut vadeder görünüp, beklentisi olan seyirci için hezimet içeren bir örnek. Öte yandan duruma farklı bir bakış açısıyla bakmak, daha yararlı olabilir. Zira bu filmle birlikte Hong Kong sinemasında giallo teriminin özel yerini daha iyi tanımlayabilir oldum, yalan değil.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-1" rel="attachment wp-att-32492"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-32492" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-1-200x133.jpg" height="133" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-2" rel="attachment wp-att-32493"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-32493" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-2-200x133.jpg" height="133" width="200" /></a><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Film, yalnızca siyah deri eldivenli ellerini ve şapkalı gölgesini görebildiğimiz bir katilin, onlarca bıçak darbesiyle öldürdüğü modelin evinde açılıyor. Hunhar Hong Kong filmlerinde sıklıkla rastladığımız mavi tonlar bu filmin de baş kahramanlarından. Katil ve maktulün aralarındaki iletişimden birbirlerini tanıdıklarını çıkarmak pek zor değil doğrusu. Dolayısıyla katil ile ilgili ilk ipucuyu seyirciye hemen vermekte beis görmeyen film, ilerleyen dakikalarda ipuçlarıyla fazla ilgisi olmadığını göstermekten de kaçınmayacak, benden söylemesi. Cinayet mahallinde bulunan modelin küçük kızı, elindeki bebeğiyle giysi dolabında saklanarak kurtulmayı başarır. Cinayetin tek tanığı olmasına rağmen, geçirdiği şoktan dili tutulan çocuk, filmde sadece sevgi öğesi olmanın ötesine geçemeyecek maalesef.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-17" rel="attachment wp-att-32508"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-32508" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-17-420x280.jpg" height="280" width="420" /></a><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Noel gecesi işlenen cinayet, ilahi söyleyerek kapı kapı gezen bir avuç çocuk sayesinde hemen açığa çıktığında, ortamda peydahlanan polis güruhu, filmin merkezini oluşturuyor. Zaten polislerden birini, filmin senaristi ve yönetmeni Philip Chan canlandırıyor ki, abinin sinemadan evvelki mesleği polislik imiş. Dolayısıyla karakolda ya da olay mahallerinde geçen sahnelerden gerçek tatlar almak mümkün. Özellikle komiserin espri anlayışı, filmin mizahi yönünü anlamak açısından iyi bir örnek.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-14" rel="attachment wp-att-32505"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-32505" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-14-200x133.jpg" height="133" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-12" rel="attachment wp-att-32503"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-32503" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-12-200x133.jpg" height="133" width="200" /></a><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk cinayet ertesi, katilin kimliğinin peşine düşen polis ekibi, bir model ajansına yönlenir. Kısa süre içerisinde model ajansının patronunun da cinayete kurban gitmesi hasebiyle, katilin etrafındaki çember iyice daraltılır. Bu arada küçük kızı kendi evine ve karısına götüren babacan polis, ortağından habersiz, katil ile ilgili yeni bir bilgiye ulaşıp, katili keşfettiğinde, tuzağa düşmekten kendini alıkoyamaz ve bir işkence çemberinin içinde bulur kendini. Seyirciye de açık edilen katilin kimliğinin ertesinde, kaçırılan polisi kurtarmak ve katili enselemek için sürek avı başlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-10" rel="attachment wp-att-32501"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-32501" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-10-200x133.jpg" height="133" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/night-caller-9" rel="attachment wp-att-32500"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-32500" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/night-caller-9-200x133.jpg" height="133" width="200" /></a><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Lafı fazla dolandırmaya gerek yok aslında. Filmin Hong Kong giallosu olarak nitelendirilmesinin sebebi çok basit; Başlangıçtaki cinayet sahnesi ve ölümlerdeki estetik biçim (camlardan geçme, iple yüksekten sallanma vb.) açık bir şekilde <strong>Dario Argento</strong>’nun filmlerini andırıyor. Aynı zamanda katilin giyim stili ve olayların aslında bir model ajansının etrafında geçmesi, <strong>Mario Bava</strong>’ya açık bir gönderme olarak algılanabilir. Ama filmin klasik giallo ile olan bağları yalnızca bu kadar. Gerisi, seyirciyi pasifize eden bir gerilim hikâyesi. Sanıyorum, bu tür Hong Kong filmlerinin sevmediğim en büyük özelliği de bu; yani seyirciyi filmin içine katmadan, hiçbir şekilde akıl yürütmesine izin vermeden, tam anlamıyla "seyirci" olarak bırakması. Öte yandan taşıdığı bir takım özellikleri, eğlenceli diyalogları, renk tonlarındaki soğukluk ile benzerlerinden bir çırpıda sıyrılacak bir film olduğunun altını çizmek gerek.</div>
<blockquote>
<a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/1985-night-caller" rel="attachment wp-att-32473"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-32473" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/05/1985-Night-Caller--150x212.jpg" height="212" width="150" /></a> </blockquote>
<blockquote>
<a href="http://www.tersninja.com/hong-kongdan-bir-giallo-ping-an-ye-night-caller-1985/1985-night-caller" rel="attachment wp-att-32473"></a>Ping An Ye/ Night Caller
Yönetmen: Philip Chan
Senaryo: Philip Chan
Oyuncular: Philip Chan, Melvin Wong, Pat Ha, Pauline Wong, Lee Pui-Wai
1985, Hong Kong, 93 dk.
</blockquote>
<br />
İlk defa www.tersninja.com da 10.05.2012 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-58950112007704337602016-12-19T08:25:00.001+02:002016-12-19T08:25:21.793+02:00Uyuyan Cesetlere Dokunma: The Living Dead at Manchester Morgue (Non Si Deve Profanare Il Sonno dei Morti-1974)<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-10" rel="attachment wp-att-33840"><img alt="" class="alignnone size-full wp-image-33840" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-10.jpg" height="287" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Zombi filmlerinden gına gelenlerden misiniz? Yoksa zombi filmlerine doyulur mu diyenlerden mi? Zombiler, gerizekalılık sınırında olmadıkça benim açımdan zombi filmlerinin bir sorunu yok doğrusu. Hele <em>Let the Sleeping Corpses Lie</em>’daki gibi kodumu oturtan zombiye can kurban be dostlar!</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/tugba-keles-2" rel="attachment wp-att-33829"><img alt="" class="alignnone size-full wp-image-33829" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Tugba-Keles.jpg" height="136" width="100" /></a><strong> Tuğba Keleş</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<em>The Living Dead at Manchester Morgue</em>, <strong>George Romero</strong>’nun fırtınalar koparan zombi filmi <em>Night of The Living Dead</em>’den 6 yıl sonra çekilmiş, zombi filmleri listelerinde üst sıralarda yer alması gereken harika bir film. Dünyaya mesajı, zombilerin ‘cool’luğu, seyirciye verdiği heyecan ve mükemmel ses efektleriyle kaçırılmaması gereken bir zombi şöleni.</div>
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-3" rel="attachment wp-att-33833"><img alt="" class="size-large wp-image-33833" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-3-420x205.jpg" height="205" width="420" /></a><br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<em>Don’t Open The Window</em>, İtalyan-İspanyol ortak yapımı olmasına rağmen, İngiltere’de çekilmiş. <em><a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2011/06/killer-must-kill-again.html">The Killer Must Kill Again</a></em>, <em>What Have You Done To Solange?</em> gibi filmlerden sevdiğimiz <strong>Christine Galbó</strong> ve <em><a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2010/09/macchie-solari-aka-autopsy.html">Autopsy</a></em>, <em>Squadra Volante</em> gibi filmlerden bildiğimiz <strong>Ray Lovelock</strong>’u bir araya getiren filmin asıl bonus oyuncusu komiser rolündeki <strong>Arthur Kennedy</strong>. Bir zamanların pek ünlü aktörü bu filmde, faşist ötesi komiseri, oldukça sert bir oyunculukla canlandırıyor ki, düşman başına.<br />
<br />
Çok lezzetli be abi</div>
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-11" rel="attachment wp-att-33841"><img alt="" class="size-large wp-image-33841" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-11-420x236.jpg" height="236" width="420" /></a><br />
<br />
Ciğer, hmm kan yapar<br />
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-2" rel="attachment wp-att-33832"><img alt="" class="size-large wp-image-33832" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-2-420x201.jpg" height="201" width="420" /></a><br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<em>Breakfast With the Dead</em>, tesadüfen bir kaza sonucu tanışan ve istemeyerek de olsa İngiliz kırsalına doğru beraber yolculuk yapmak zorunda kalan Edna (<strong>Galb<strong>ó</strong></strong>) ve George (<strong>Lovelock</strong>) ile açılyor. Acilen hasta ablasının evine gitmekte olan Edna, benzin istasyonunda George’un motosikletini ezdiğinden, onu gideceği yere bırakmak zorunda kalır. Yolda, büyük bir tarım arazisinde acayip aletlerle çalışma yapmakta olan insanlar vardır. Ultrasonik radyasyon dalgalarıyla, tarladaki böcekleri öldüren son derece bilimsel ekip, yalnızca anlık sonuca odaklanmış vaziyette tarımda devrim yapmanın sarhoşluğuna kapılmışlardır. Evet, radyasyon böcekleri öldürmekte başarılıdır ama toprak altındaki başka organik şeylere de etki etme potansiyeli vardır. Nitekim, yakınlarda oturan Edna’nın ablası, ilk elden toprak altı canlılarıyla karşılaşma olanağını yakalayan ilk kişi olarak tarihe geçmek üzeredir.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-4" rel="attachment wp-att-33834"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-33834" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-4-420x223.jpg" height="223" width="420" /></a><br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir yanda yakındaki bir kiliseye konuşlanmış akıllı, hali tavrı yerinde zombiler, bir yanda zombileri neyin tetiklemiş olduğunun ayırtına varıp, bilinç yaratmaya çalışan Edna ve George, diğer yanda ise tüm hödüklüğüyle ortadaki cinayetleri George ve Edna’nın üzerine yıkmaya çalışan ‘zombik’ polis.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-8" rel="attachment wp-att-33838"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-33838" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-8-200x108.jpg" height="108" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-7" rel="attachment wp-att-33837"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-33837" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-7-200x112.jpg" height="112" width="200" /></a></div>
<br />
Filmin Japon afişi<br />
<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-6" rel="attachment wp-att-33836"><img alt="" class="size-thumbnail wp-image-33836" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-6-150x209.jpg" height="209" width="150" /></a><br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Uzun vadede sonuçları iyi hesaplanmamış bilimsel bir deneyin, kısa vadedeki sonuçlarını, öğreten adam kıvamına hiç bürünmeden, zeki ve çevik diyaloglarla aktaran <em>Non Si Deve Profanare il Sonno dei Morti</em>, onlarca şişeyi dolduracak kan ve organ saçılmasından da geri kalan bir film değil doğrusu. Gerilimi uygun bir tonda arttırdıktan sonra, sökülen iç organlar ve deli gücüne sahip zombileriyle, ama özellikle başta iki sahne olmak üzere kapalı mekanlardaki saldırı sahneleriyle başarılı bir zombi filmi. Zombilerin ortadan kaldırılmasında yalnızca ateşin etkili olması sebebiyle de zombi filmlerine yeni bir açılım getirdiğini de ekleyelim filmin.<br />
<br /></div>
Onlarca isimle yayınlanan filmin, Zombie 3 ismiyle bir afişi<a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-12" rel="attachment wp-att-33842"><img alt="" class="size-full wp-image-33842" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-12.jpg" height="271" width="368" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
İspanyol yönetmen <strong>Jorge Grau</strong>, daha önce hiçbir filmini seyretmediğim ama bu filmle birlikte merak uyandıran bir isim. O halde şimdi dağılıp, diğer filmlerine bir göz atalım.</div>
<blockquote>
<strong><a href="http://www.tersninja.com/uyuyan-cesetlere-dokunma-the-living-dead-at-manchester-morgue-non-si-deve-profanare-il-sonno-dei-morti-1974/let-the-sleeping-corpses-lie-9" rel="attachment wp-att-33839"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-33839" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/let-the-sleeping-corpses-lie-9-150x213.jpg" height="213" width="150" /></a>Non Si Deve Profanare il Sonno dei Morti / The Living Dead at the Manchester Morgue</strong>
Yönetmen: Jorge Grau
Senaryo: Sandro Continenza, Marcello Coscia
Oyuncular: Christine Galbó, Ray Lovelock, Arthur Kenney,
Yapım: 1974, İtalya, 95 dk.
</blockquote>
İlk defa www.tersninja.com da 21.06.2012 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-53774583569019434352016-12-18T22:02:00.000+02:002016-12-18T22:02:15.725+02:00Catsploitation: En Kötü, Kedili 3 Korku Filmi<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/cat-people-1" rel="attachment wp-att-34004"><img alt="" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/cat-people-1-420x326.jpg" height="326" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Sevgili okuyucular, bugün aramızda bir konuğumuz var. Kendisi, bu haftaki abuk filmler kuşağı için bir yazı kaleme aldı. O yazıya geçmeden evvel, sizlere kendisini daha yakından tanıtmak istediğimden, zor şartlar (uyku araları, tırmık yeme tereddütü, ısırılma korkusu vb.) altında gerçekleştirdiğim bir röportajı, sizlerle paylaşmak istiyorum. İsterseniz daha fazla uzatmadan konuğumuz Shaolin’le tanışalım.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/tugbakeles1-4" rel="attachment wp-att-34021"><img alt="" class="alignnone size-full wp-image-34021" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/TugbaKeles12.jpg" height="136" width="100" /></a> <strong>Tuğba ft. Shaolin</strong> <a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/shaolin-2" rel="attachment wp-att-34022"><img alt="" class="alignnone size-thumbnail wp-image-34022" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/shaolin1-150x112.jpg" height="112" width="150" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>Tuğba</strong>: Shaolin, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için <strong>Tersninja</strong> ailesi olarak teşekkür ederiz. Biliyoruz ki, internet aleminde underground takılmayı seviyorsun. Bize biraz özgeçmişinden bahseder misin?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>Shaolin</strong>: <strong>Tersninja</strong>, sitesinde beni konuk ettiği için ben teşekkür ederim, anneciğim. Senin de bildiğin gibi 2011 yılının yaz aylarından birinde Fatih’te doğmuşum. Biyolojik annem, ben henüz 1 aylıkken beni cami avlusuna terk etmiş. Ama onu hiç suçlamadım. Çünkü mevzubahis avluda kedi nüfusu o kadar fazla ki, yavrusunu kaybeden kedinin, onu bir daha bulması hiç kolay değil. Neyse ki üç numaralı bakışımı takındığımda sen beni gördün, paçoz halime aldırmadan eve götürdün de, ekmek elden su damacanadan lüks bir hayat yaşama şansı elde ettim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>T</strong>: Gerçekten hayat hikâyen çok acıklıymış Shaolin. Daha fazla özel hayatını ihlal etmeden, bize biraz da sinemaya olan ilginden bahseder misin?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
S: Sinemaya 3-4 aylık civarındayken ilgi duymaya başladım. Anne ve babamın benimle konuştuğu dilin Türkçe olduğunu biliyordum ama evden sürekli acayip sesler gelirdi. O seslerin ne olduğunu tahmin etmeye çalışırken, onların filmlerden geldiğini keşfettim. Sanırım bilinçli olarak ilk seyrettiğim film, babamın film listesinde olan <strong>Agnés Varda</strong>’ya ait <em>Cléo de 5 à 7</em> idi. Filmin Fransızca seslerinden adeta büyülenmiştim. Filmden ne zaman Fransızca bir ses yükselse, onlarca kedi bana miyavlamış gibi geliyordu. Tek kelimeyle harikaydı. İşte böyle babamın listesindeki sanat filmleri ile annemin listesindeki çöp filmler arasında yoğruldum diyebilirim. Özellikle annemin bana koyduğu ismin hakkını verebilmek ve ismimin amacına ulaşabilmek için, ki Shaolin Tapınağı’nı yeniden kurmak benim misyonumdur, bol bol da kung fu filmi seyreder oldum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/cleo-de-5-a-7" rel="attachment wp-att-34007"><img alt="" class="alignnone size-full wp-image-34007" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Cléo-de-5-à-7.jpg" height="227" width="325" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>T</strong>: Ana-baba hakkını yemem diyorsun yani… Neyse… Lafı daha fazla uzatmadan bu hafta bize anlatmak istediğin filmlere bağlanalım bari. Bu konuyu nasıl seçtin, bize biraz bahseder misin?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>S</strong>: Ana-baba hakkı yiyen taş olsun! (Yaş mama hakkımı haftada ikiden üçe çıkarabilmek için her türlü yalakalığı yapmaya hazırım annecim. Şöyle jöleli olanlar varmış diyorlar…) Sinema ile ilk tanıştığım andan beri kafamın bir köşesinde “sinema yalnızca insan dünyasına mı ait?” diye bir soru hep vardı. Ama cevabının insan haricindeki canlıları da içerdiğini kısa süre içinde öğrendim. Zira köpekbalıkları, balinalar, yılanlar, arılar, karıncalar vb. bir sürü hayvan türü ile ilgili çekilmiş filmler olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Elbette hemen ardından da kendi türümün sinema tarihinde oldukça büyük bir yeri olduğunu keşfettim. Sonra tabii eşten dosttan, filmlerde oynamış uzak akrabalarım hakkında bazı duyumlar almaya başladım. Biraz algıda seçicilik gibi oldu desek yalan olmaz herhalde. Bu filmleri toparlamak, yıllarca sektörde emek vermiş uzak akrabalarımı (özellikle karın tokluğuna figüran olarak çalışmış olanları) yâd etmek ve elbette annem için, sevdiği türde kötü korku filmlerinden bahsetmek boynumun borcu haline geldi. Dolayısıyla bugün için, kedilerin doğrudan veya dolaylı yoldan başrolde oldukları korku filmleri ile ilgili bir yazı hazırladım. Bilgisayar klavyesi üzerinde gezmek ve oturmak en büyük hobilerimden biri olduğu için yazarken annemden yardım istediğimi, ama bir o yana bir bu yana hareket eden parmağı kovalamak gibi harika bir oyuna taptığım için, yazarken anneme kök söktürdüğümü de itiraf etmeliyim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>T</strong>: Sevgili Shaolin, uykundan bize zaman ayırdığın için teşekkür eder, hayatının geri kalanında sana törpülü tırnaklar dilerken, okuyucularımızı yazınla baş başa bırakıyoruz. Umarız, bu yazdığın ilk ve son yazı olmaz ve devamı (mesela, kedi gözünden kuşlar hakkındaki filmler gibi) en kısa zamanda gelir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>S</strong>: Kapitalist dünya, ana-babamın kesesine zeval vermesin, bana bir şey olmaz annecim. O halde ben geçeyim yazıma…</div>
<div style="text-align: center;">
***</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/curse" rel="attachment wp-att-34008"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-34008" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Curse-150x393.jpg" height="393" width="150" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sinema tarihinde kedilerin görüntüye girdiği ilk filmi bulmak, samanlıkta iğne aramak gibi bir şey. Sessiz sinema döneminde, bir hanımefendinin kucağında ya da bir malikânede yalanırken kameraya çekilmiş akrabalarım olduğunu biliyorum. Takip eden uzun yıllar boyunca kedi türü, derin kültür ve tarihimizin bir simgesi olarak kullanıldı filmlerde. Simgeleyen akrabalarımız ise yalnızca figüran olarak rol aldılar endüstride. Özellikle bir dönemin en baş korku türü olarak kullanılan cadılık ile ilgili olan filmlerde batıl inanç unsuru olarak kara kedi arkadaşlarımız çok rol aldı. O dönemlerde gazetelerin magazin bölümlerinde, kediler alemi içinde kara kedilerin zenginliklerinden dem vurulurmuş. Batıl inanç ve folklorik öğelerden kaynaklı lanetleri temel alan, türümüzü tam olarak kullanmasa da dolaylı yoldan simge olarak kullanan filmlerden en önemlisi sanıyorum 1942 yapımı olan <em>The Cat People</em>. Hemen ardından 1944 tarihinde devamı niteliğinde <em>The Curse of the Cat People</em> adlı film çekilmiş. Kişisel ilgi alanım fazla steril psikolojik gerilim filmleriyle ilgili olmadığından, film hakkında fazla söze gerek yok. Yazımızın alt başlığı “<em>Korku Türünde Kedi: Catsploitation</em>”, sanırım ne tür filmler peşinde olduğumu yeterince iyi açıklayacaktır. Dolayısıyla rotayı biraz daha derinlere ve iğrençliklere doğru çevirmekte beis görmüyorum sevgili okuyucular.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/pet-semetary" rel="attachment wp-att-34016"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-34016" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Pet-Semetary-420x271.jpg" height="271" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/cats-eye" rel="attachment wp-att-34006"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-34006" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/cats-eye-150x220.jpg" height="220" width="150" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Genellikle korku filmlerinde bizi kötü karakterde gösteren filmler çoğunlukta, ama sevmeyenimiz olduğu kadar sevenimiz de var çok şükür de, arada bir, iyi rollerde de boy göstermişiz sinema tarihinde. Misal <strong>Stephen King</strong>’in öykülerinden uyarlanan <em>The Cat’s Eye </em>(1985) adlı filmde oynayan dostumuz, o günlerde seyirciden gördüğü ilgiyi anlata anlata bitiremez. Ama işte korku türünde sınırlı sayıdaki iyi kedi rollerinden biridir <em>The Cat’s Eye</em>’daki. Biz gene dönelim “Pis musibet” olarak nitelendirildiğimiz filmlere. Hazır <strong>Stephen King</strong> demişken, <em>Pet Semetary</em> (<em>Hayvan Mezarlığı</em>) adlı romanından uyarlanan filmi, kötücül kediyi kamera önüne koyması sebebiyle, kaliteli korku filmi örneklerden biri olarak bir köşeye not düşülebiliriz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Korku edebiyatında kedi, elbette ilk olarak <strong>Stephen King</strong> ile ortaya çıkmış bir olgu değil. <strong>King</strong>’den önce <strong>Edgar Allan Poe</strong>’ya kediler alemi adına teşekkürü borç bilirim. Çünkü karanlık hikâyelerinde bizi kullanarak, şöhretimizi arttırdığı bilinen bir gerçek. <em>The Black Cat</em> adlı öyküsünün birebir ve serbest uyarlamaları, kara kedi fenomenini yayması açısından iyi örnekler. 1934 tarihli aynı isimli sadık uyarlama Amerikalılar tarafından kotarılırken, 1990 yılında <strong>Dario Argento</strong>’nun serbest olarak uyarladığı <em>Two Evil Eyes</em> filmindeki aynı isimli bölüm, şanımızın uzun yıllar yürüdüğüne kanıt sayılır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/un-gatto-nel-cervello" rel="attachment wp-att-34019"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-34019" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Un-Gatto-nel-Cervello-420x301.png" height="301" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/the-black-cat" rel="attachment wp-att-34018"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-34018" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/The-Black-Cat-150x216.jpg" height="216" width="150" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Elbette 1990’lara gelene kadar onlarca film çekildi, bizi doğrudan veya dolaylı yoldan konu edinen, korkunun tâ kalbinde gösteren. Bu filmler içinde en sevdiklerimden biri 1981 tarihli <em>Gatto Nero (Black Cat)</em>. <strong>Lucio Fulci</strong>’nin elinden çıkma bu kan çanağı film, türümüzün gerektiğinde ne kadar acımasız olabileceğinin en iyi göstergelerinden biri. <strong>Fulci</strong>, daha sonra otobiyografik öğelerle dolu bir başka kedili film daha çekti ama o filmdeki kedi metaforik olarak bulunuyor; <em>Un Gatto nel Cervello</em> (<em>Cat in the Brain</em>). Hani bir yerlerde görürseniz, ‘kedi’ izleyeceğiz diye yanılıp zaman harcamayın diye yazıyorum. Onun yerine, <strong>Antonio Margheriti</strong> ‘nin <em>La Morte negli Occhi del Gatto</em> (<em>Seven Deaths in the Cat’s Eye</em>-1973) adlı filmi, türün iyi filmlerinden biridir mesela ya da<strong> Sergio Pastore</strong>’nin <em>Sette Scialli di Seta Gialla (The Crimes of the Black Cat-1972</em>) adlı filmi, kedi ve giallo türü açısından ilginç bir örnektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/la-morte-negli-occhi-del-gatto" rel="attachment wp-att-34012"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-34012" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/La-Morte-negli-Occhi-del-Gatto-420x283.jpg" height="283" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/sette-scialli-di-seta-gialla" rel="attachment wp-att-34017"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-34017" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Sette-Scialli-di-Seta-Gialla-420x287.jpg" height="287" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/kuronekoposter" rel="attachment wp-att-34011"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-34011" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Kuronekoposter-150x111.jpg" height="111" width="150" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Türümüzün şanı şöhreti, yalnızca batıda değil, doğuda da alıp yürüdüğünden, Uzak Doğu sinemasında da ünlü olmuş arkadaşlarımız var elbette. Mesela 1968 Japonya yapımı hayalet filmi <em>Kuroneko</em>’da, başrolü kedi oynamasa da, irkilticiliğiyle kayda değer bir iş yaptığı yadsınamaz. Savaş sonrası yıkım ve kayıpları, hayalet öyküsü üzerinden anlatan filmde, yine bir kara kedinin baş gösterdiğini söylesem, artık şaşırmazsınız herhalde. Ve tabii bir başka Japon filmi, Kaidan Nobori Ryu (The Blind's Woman Curse) yine o taraflardaki kara kedi arkadaşlarımızın kotardığı başka bir güzel film.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/eye-of-the-cat" rel="attachment wp-att-34010"><img alt="" class="alignnone wp-image-34010" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Eye-of-The-Cat-200x375.jpg" height="310" width="140" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/mas_negro_noche-2" rel="attachment wp-att-34013"><img alt="" class="alignnone wp-image-34013" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/mas_negro_noche-200x285.jpg" height="305" width="220" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi bizi hep nankör görenlere inat, aslında ne kadar sadık ‘evciller’ olduğumuzu ispatlayan bazı fimlerden örnekler vermek isterim. Misal, 1969 yapımı <em>Eye of The Cat</em> adlı filmde, hırsızlara karşı ev sahibesi hanımımızı korurken, <em>Más Negro Que La Noche</em> (Blacker Than the Night-1975) adlı Meksika filminde, mirası karşılığı kedisine iyi bakılması şartı koşan ölü teyzenin intikamını alarak, aslında özümüzde ne kadar asil hayvanlar olduğumuzu gösterdik sanıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Adımız çıkmış 9’a inmez 8’e, sevgili okuyucular. Madem öyle, işte böyle diyerek, gelelim bugünkü yazımızın asıl konusu olan En Kötü, Kedili 3 Korku Filmi’ne. Eğlence sırasına göre;</div>
<blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<strong><a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/noche_mil_gatos" rel="attachment wp-att-34047"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-34047" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/Noche_Mil_Gatos-150x197.jpg" height="197" width="150" /></a></strong> </div>
</blockquote>
<blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<strong><a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/noche_mil_gatos" rel="attachment wp-att-34047"></a>La Noche de Los Mil Gatos (The Night of the 1000 Cats)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Yönetmen: René Cardona Jr.</div>
<div style="text-align: justify;">
Oyuncular: Anjanette Comer, Zulma Faiad, Hugo Stiglitz</div>
<div style="text-align: justify;">
Yapım: 1974, Meksika, 93 dk.</div>
</blockquote>
<div style="text-align: justify;">
Zengin züppe Hugo’nun parası, atalardan miras kalan müzelik malikânesi ve acayip bir sırrı vardır. Yanında sürekli güzel bir kadınla görünen Hugo, son hamle olarak malikânesine götürdüğü kadınlarla aşna fişna yaptıktan sonra, onları öldürmekte ve uşağı ile birlikte, cesetleriyle mahzeninde yaşattığı binlerce kedisini beslemektedir. Tatlı kedilere karşı saplantısı olan ama onları bir kafeste tutmasından anladığımız kadarıyla içinde pek sevgi beslemeyen Hugo’nun kedilerden başka hayatta en sevdiği şey, helikopteri ile şehir turu atarak kız tavlamaktır. Ama bir kedinin sevgisini başka biriyle paylaşmak istemeyebileceği bilgisi hakkında zerre fikri olmayan Hugo, aşna fişna olayını biraz abartınca, olaylar çığırından çıkar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Renk renk, tüy tüy onlarca kedinin iki oda büyüklüğünde bir kafeste miyav miyav miyavladıkları film, az söz, az ama tuhaf aksiyon ve mânâsız konusuyla eğlendirirken, kedilerin akıbeti hakkında akılda soru işareti oluşturmaktan da geri kalmıyor. Ama kedi sevgisi, başka şeye benzemez işte. En iyisiyle besleyeceksin ki, uzun yıllar yaşasın…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<object height="315" width="420"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/OiwLGVNwhMw?version=3&hl=en_US&rel=0"></param>
<param name="allowFullScreen" value="true"></param>
<param name="allowscriptaccess" value="always"></param>
<embed src="http://www.youtube.com/v/OiwLGVNwhMw?version=3&hl=en_US&rel=0" type="application/x-shockwave-flash" width="420" height="315" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true"></embed></object>
<br />
<blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<strong><a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/uninvited" rel="attachment wp-att-34050"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-34050" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/uninvited-150x212.jpg" height="212" width="150" /></a></strong> </div>
</blockquote>
<blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<strong><a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/uninvited" rel="attachment wp-att-34050"></a>Uninvited </strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Yönetmen: Greydon Clark</div>
<div style="text-align: justify;">
Oyuncular: Toni Hudson, Eric Larson, Alex Cord</div>
<div style="text-align: justify;">
Yapım: 1988, Amerika, 90 dk.</div>
</blockquote>
<div style="text-align: justify;">
İnsanlığın başına ne geliyorsa yine kendi vurdumduymazlığı ve kötülüğünden geliyor. Bir laboratuarda deney hayvanı olarak kullanılan Saruman cinsi (bkz. sarman) kedi, kendisine iğne yapmak üzere olan doktorun elinden kaçarken, laboratuarı da birbirine katmaktan geri kalmıyor. Bir çeşit mutasyon geçirmiş Saruman’ın içinden, sinirlendiği zaman fare ile yarasa karışımı bir yaratık fırlıyor ki, düşman başına. Önce laboratuardaki herkesi haklayan Saruman, paralı erkeklerin peşinde koşan genç ve seksi iki genç kızla karşılaşıp, onların kontenjanından bir gemiye konuk oluyor. Geminin sahibi, yasadışı işler yapan, yaptığı işi kamufle etmek amacıyla kızları gemiye almış olan adam, oyunculuğu ile filmin çıtasını da yükseltmeyi (!) başarıyor. Tatlı tatlı otururken, kendisine karşı yapılan hoyrat davranışlar karşısında çileden çıkarak, düşmanına saldıran Saruman, deniz ortasındaki gemide terör estiriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<object height="315" width="420"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/6pKPkf9dJKw?version=3&hl=en_US&rel=0"></param>
<param name="allowFullScreen" value="true"></param>
<param name="allowscriptaccess" value="always"></param>
<embed src="http://www.youtube.com/v/6pKPkf9dJKw?version=3&hl=en_US&rel=0" type="application/x-shockwave-flash" width="420" height="315" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true"></embed></object>
<br />
<blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<strong><a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/corpse-grinders" rel="attachment wp-att-34051"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-34051" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/06/corpse-grinders-150x230.jpg" height="230" width="150" /></a></strong> </div>
</blockquote>
<blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<strong><a href="http://www.tersninja.com/catsploitation-en-kotu-kedili-3-korku-filmi/corpse-grinders" rel="attachment wp-att-34051"></a>The Corpse Grinders </strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Yönetmen: Ted V. Mikels</div>
<div style="text-align: justify;">
Oyuncular: Sean Kennedy, Monika Kelly, Sanford Mitchell</div>
<div style="text-align: justify;">
Yapım: 1971, Amerika, 73 dk.</div>
</blockquote>
<div style="text-align: justify;">
Kedi maması üreten Lotus firmasının kapitalist düzenin eseri olmuş yöneticisi ve ortağı, daha fazla para kazanmanın yolunun, hammaddeden çalarak, insan cesetlerinden kedi maması yapmak olduğundan geçtiğini düşünmektedirler. Mezar kazıcısı bir karı-koca ile yaptıkları anlaşmayla, cesetleri kocaman bir kıyma makinesinden geçirerek, konserve eder ve tüketici olan kedilere sunarlar. Başta siyam kedileri olmak üzere, mamanın tadına bakan her kedi, eninde sonunda daha fazlasını isteyeceğinden, insanlara canlıyken de saldırmaya başlar. Bir doktor ve hemşirenin, ölü bir kedide yaptıkları otopsi sonrası, firmanın foyası ortaya çıkacaktır ama bu arada tabi araya girenler de heba olmaktan kurtulamaz. Alt metinde, para hırsının ahlakî açıdan yoldan çıkardığı kötü insanların telef oluşunun anlatıldığı filmde, insanlar kimin umurunda? Ben mamanın tadının nasıl olduğunu merak ediyorum doğrusu. Ama doğruya doğru, kendi türümün, daha fazla mama için arsızlık yapmasını da tasvip etmiyorum gerçekten. (Anneye yalakalık Vol 2)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En kötünün içinde, en iç sıkıcı olan film bu maalesef. Oyunculukların, okul piyeslerinden fırladığı filmde, firmanın yöneticisinin kendinden geçercesine oynadığı final sahnesi ile, sansüre uğramayalım diye belli bir çizgide tutulmuş hemşirenin tipi, kayda değer öğeler. Ama en önemlisi, <em>The Doll Squad, Blood Orgy of She Devils</em> ve <em>10 Violent Women</em> gibi zamanının kült filmlerine imza atmış bir yönetmenin elinden çıkmış olması. Ha, bu beni kedi olarak ilgilendiriyor mu? Eğer "<em>Blood Orgy of Cat Devils</em>" diye bir film çekseydi belki...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<object height="315" width="420"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/ANMEyOBEPZ4?version=3&hl=en_US&rel=0"></param>
<param name="allowFullScreen" value="true"></param>
<param name="allowscriptaccess" value="always"></param>
<embed src="http://www.youtube.com/v/ANMEyOBEPZ4?version=3&hl=en_US&rel=0" type="application/x-shockwave-flash" width="420" height="315" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true"></embed></object>
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
İşte, gündüzleri annemle babam işe gittikten sonra, günüm film izlemekle geçiyor benim. Bazen, sokaktaki akrabalarıma karşı hoyratça davrananlara karşı, şu filmlerden öğrendiğim hareketleri yapayım diyorum ama sonra ağır bir uyku bastırıyor, olduğum yere kıvrılıveriyorum. Madem okuyarak buraya kadar geldiniz, siz sevgili Tersninja okuyucularından bir ricada bulunayım. Malum yaz geldi, sıcaklar bastırdı. Yakınlardaki kedileri düşünerek, etrafınıza su koyar mısınız acaba? Su içmezsek delirir, yukarıda anlattığım psikopat kedilere döneriz bak, demedi demeyin!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk defa www.tersninja.com da 28.06.2012 tarihinde yayınlanmıştır.</div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-36908286794497924762016-12-18T21:58:00.000+02:002016-12-18T21:58:17.842+02:00Hey Amigo! Al Sana Bir Meksika Korkusu: (Sobrenatural-1996)<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37661" rel="attachment wp-att-37661"><img alt="" class="alignnone size-large wp-image-37661" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/All-of-Them-Witches-420x280.jpg" height="280" title="All of Them Witches" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Farklı memleketlerin korku filmleri üzerine yaptığım araştırma son hız devam ederken bu defa Meksika sınırları içerisinde yakaladığım başka bir cevherle devam ediyoruz Ters Ninja’daki serüvenimize.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bünye olarak Meksika korku sinemasına çok uzak sayılmayız. Zira kökleri 1930’lara dayanan ülke sinemasında <strong>Carlos Enrique Taboada</strong> gibi kaliteli (<em>Hasta El Viento Tiene Miedo</em>-1968, <em>El Libro de Piedra</em>-1969, <em>Màs Negro Que La Noche</em>-1975), <strong>Juan López Moctezuma</strong> gibi kült (<em>Mary, Mary, Bloody Mary</em>-1975, <em>Alucarda, La Hija de las Tinieblas</em>-1977) yönetmenlerin peşi sıra son yıllarda <strong>Guillermo del Toro</strong> gibi yeni nesil yönetmenlerin filmlerinden haberdarız. Ama bilgimiz yeni nesil başka hangi isimler var noktasında oldukça sınırlı. Yine de tırtıklamaya devam etmekten başka çaremiz yok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37654" rel="attachment wp-att-37654"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-37654" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/sobrenatural-2-200x133.jpg" height="133" title="sobrenatural (2)" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37653" rel="attachment wp-att-37653"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-37653" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/sobrenatural-1-200x133.jpg" height="133" title="sobrenatural (1)" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1996 tarihli <em>Sobrenatural</em>’ın yönetmeni <strong>Daniel Gruener</strong>’in sanıyorum büyük sükse yaratmış pek filmi yok. Genellikle belgesel veya kısa film kulvarında at koşturan yönetmen, bu filmle <strong>Meksika Ariel Ödülleri</strong>’nde sinematografi, özel efekt ve ses dallarında en iyi film ödülünü alırken, <strong>Kolombiya Film Festivali</strong>’nde en iyi ilk film, en iyi yönetmen ve görüntü dallarında, yine <strong>Asunción Film Festivali</strong>’nde en iyi yönetmen ve en iyi aktrist dallarında, hemen ardından da <strong>Porto Riko Uluslararası Film Festivali</strong>’nde en iyi yapım ödüllerini alarak, ortalığı silmiş süpürmüş. Yaklaşık beş dakika sonra kendimin de unutacağı bu bilgileri vermek boynumun borcuydu sevgili okuyucular. O halde filmin konusuna gönül rahatlığıyla geçebiliriz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37658" rel="attachment wp-att-37658"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-37658" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/sobrenatural-6-200x133.jpg" height="133" title="sobrenatural (6)" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37655" rel="attachment wp-att-37655"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-37655" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/sobrenatural-3-200x133.jpg" height="133" title="sobrenatural (3)" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Eksantrik bir apartmanda oturan Lola, o gün alışverişten eve dönerken komşusu ve en iyi arkadaşı Eva’nın kapısının önünde öldürüleceğini bilemezdi. Bu olaydan çok etkilenen Lola’yı korumak isteyen kocası kadını uzunca bir süre evde tutmakta, Lola’nın dışarı çıkmasını sürekli engellemekte, evde eğlenebilmesi için ona abuk sabuk videolar kiralamaktaydı. Gel zaman git zaman sıkılmaya başlayan Lola, kocasından gizli dışarı çıkmaya başlamıştı. Cinayet sonrası zaten sürekli olarak halüsinatif olaylar yaşamaya başlayan Lola’yı artık daha büyük tehlikeler bekliyordu. Çünkü evinin etrafında sürekli olarak garip tipli bir adamı görüyor, evinin çeşitli noktalarında mânâ veremediği eşyalar buluyor, ölen arkadaşının dairesinde içi toz dolu bir mektupla rastlaşıyor, bu eşyaları bilinçsizce saklıyordu. Son bulduğu notla şehrin arka sokaklarında konuşlanmış büyücü bir kadının mekanına yolu çevrildiğinde Lola ters giden şeyin ne olduğu hususunda aydınlanmaya doğru ilerlerken, tehlikenin daha da arttığının farkına varıyor ama korkusu ilerlemesine engel olamıyordu. Son olarak kocasının uyurken Eva’nın adını ve şifreli bir cümleyi sayıklaması Lola’nın cinayet sonrasındaki yeni hayatı için dönüm noktası olacaktı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37656" rel="attachment wp-att-37656"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-37656" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/sobrenatural-4-200x133.jpg" height="133" title="sobrenatural (4)" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37659" rel="attachment wp-att-37659"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-37659" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/sobrenatural-7-200x133.jpg" height="133" title="sobrenatural (7)" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Üçüncü sınıf cinayet romanları dilinde aktarmaya çalıştığım konu, filmin İngilizce isminden de anlaşılacağı üzere cadılık, kara büyü ve karanlık sanatlar üzerine. Tıpkı filmin de <strong>Rosemary’s Baby</strong>’ye gönderme yapması gibi, farkında olmadığı karanlık bir dünyaya çekilmeye çalışılan Lola’nın aydınlanma hikayesi Sobernatural. Bunu yaparken de Dolores’i yani filmdeki kısaltma ismi Lola’yı canlandıran oyuncu <strong>Susana Zabaleta</strong>’nın oyunculuğu es geçilemez şüphesiz. Sarsak, ağır aksak ve tüm bunların toplamında arıza bir karakteri oldukça başarılı bir şekilde ortaya koyan çocuksu Lola’nın seksi kadın Dolores’e dönüşme sürecine 10 puan da benden sevgili izleyiciler.</div>
<div style="text-align: justify;">
Hayatımda ilk kez gerçekten kısa kesip Aydın havası yaptığım için kendimle gurur duyuyor ve bir kez daha sayfanın bana ayrılan kısmını doldurup ufka doğru uzaklaşırken sizlere iyi seyirler diliyorum. Kendinizi ve çocuklarınızı dunganga ya da unganga ya da ngangalardan uzak tutun efenim. Bir dahaki sefere görüşmek üzere esen kalın...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" height="315" width="420"><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="src" value="http://www.youtube.com/v/Tg3wgUNgXp0?version=3&hl=tr_TR&rel=0" /><param name="allowfullscreen" value="true" /><embed width="420" height="315" type="application/x-shockwave-flash" src="http://www.youtube.com/v/Tg3wgUNgXp0?version=3&hl=tr_TR&rel=0" allowFullScreen="true" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" /></object>
<br />
<blockquote>
<strong><a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=37651" rel="attachment wp-att-37651"><img alt="" class="alignleft size-thumbnail wp-image-37651" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2012/12/sobrenatural-dvd-150x277.jpg" height="277" title="sobrenatural dvd" width="150" /></a>Sobrenatural/All of Them Witches</strong>
<strong>Yönetmen:</strong> Daniel Gruener
<strong>Senaryo:</strong> Gabriel González Meléndez
<strong>Oyuncular:</strong> Susana Zabaleta, Alejandro Tommasi, Ricardo Blume
<strong>Yapım:</strong> 1996, Meksika, 100 dk.
</blockquote>
<br />
İlk defa www.tersninja.com da 06.12.2012 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-25756214654070379092016-12-18T21:55:00.001+02:002016-12-19T19:54:11.897+02:00MirasKedi: The Legacy-1979<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=39623" rel="attachment wp-att-39623"><img alt="the legacy" class="alignnone size-large wp-image-39623" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/the-legacy-420x350.jpg" height="350" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Şeytan temalı filmlerin tavan yaptığı 1970’lerden orta karar bir filmle bu hafta da bana ayrılan yeri doldurma telaşındayım sevgili dostlarım. Okült ekseninde belirsizliğini koruyan, tarikat ekseninde ‘kedi canını senin’den hallice, bir insan bir kedi olan rahibe-hemşire özelliği ile gönlümü kazanmış 1979 yapımı<em> The Legacy</em>, ayrıca seyirciye kıssadan hisse veren faideli bir çalışma.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İç mimar düzleminde iç mekan tasarımıyla uğraşan iki sevgili Maggie ve Pete’e tam olarak nereden geldiği belli olmayan bol paralı bir iş teklifi gelmiştir. Hazır söz iç mimarlıktan açılmışken şuracığa içime dert olan bir mevzuyu yazmazsam gözüm açık giderim sevgili okurlarım. Zira iç mimar-‘dış’ mimar sorgulamasına maruz kalan her mimar gibi bu konuda ben de pek dertliyim. Efendim buradan laf koymak ya da ne bileyim iç mimarlara b*k atmak gibi olmasın ama sokaktaki insanımız Hasan Amca, Fatma Teyze’ye bilhassa dert olan bu ‘dış’ mimar sorunsalının nereden çıktığı konusunda derin düşüncelerim var. Dahası sanki komşu Ayşe Teyze evini hep iç mimarlara dekore ettirmiş gibi halkımız tarafından içselleştirilmiş ‘iç mimar’ olgusunun yanında mimarlara her defasında sorulan iç mi dış mı sorusunu anlamak ayrı bir zeka gerektiriyor. Üstelik ister istemez ‘dış’ demek zorunda kalınca yükselen kahkahalara karşı “Be angut! (çok afedersiniz) İç deyince komik gelmiyor da dış deyince niye maskara yerine koyuyorsun adamı?” diye de sormak isterim. Zira durumun abidikliği aslında ‘iç mimar’ deyiminden gelmekte. Türkçe ile açıklayamamak ne demek ben de bilmiyorum (hatta ‘entelektüel’ camianın en sevmediğim tarafı bir şeyi İngilizce tabiri ile açıklamaları) ama zaten yabancı kökenli bu meslek için son açıklamamı şöyle yapmak isterim. Efenim mesleğin ve kelimenin doğrusu iç mekan tasarımcısı yani interior designer olmalıdır ki, iç mimarlığın manasızlığı ortan kalksın. Mimar ise mimardır. Bunun içi dışı olmaz. Kısacası dışı beni yakar, içi ‘iç mimarı’. Aramıza nifak sokmak isteyen halkımızı ise buradan kınıyorum sevgili okurlar.</div>
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=39628" rel="attachment wp-att-39628"><img alt="Sam Elliott" class="size-large wp-image-39628" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/legacy-1-420x224.jpg" height="224" width="420" /></a><br />
Sam Elliott<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
İşte bir haftanın daha sonuna geldik… Derken Landlord beni tefe koymadan iki çift laf da film ile ilgili edeyim bari. Böylelikle iki farklı söylemin bir filmde nasıl bir arada ele alındığının ilginç bir örneğini de sizlerle paylaşmış olayım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<em>The Legacy</em> az önce de bahsettiğim gibi bir iç mekan tasarımı işi ile açılıyor. Seksist bir düzlemde ele alınacak olursa, işin kökeni bilinmese de sırf parasının güzelliğinden gözleri boyanan Maggie’nin hırsı nedeniyle kabul edilen iş sonrası, çiftin başına gelmeyen kalmıyor. Kadının sırtına yüklenen bu paragöz olma hadisesi, ilginçtir ki bıyıkta çığır açmış <strong>Sam Elliott</strong> tarafından canlandırılan Pete karakteri ile ters köşelerde birleşiyor. Erkekliğin simgesi gür bıyık bile, bir kadının paragözlüğü karşısında kıllarını teker teker yolmak zorunda kalıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/miraskedi-the-legacy-1979/legacy-2" rel="attachment wp-att-39629"><img alt="legacy (2)" class="alignnone size-large wp-image-39629" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/legacy-2-420x224.jpg" height="224" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<a href="http://www.tersninja.com/miraskedi-the-legacy-1979/legacy-4" rel="attachment wp-att-39631"><img alt="Filmin kedi-rahibe fenomeni" class="size-large wp-image-39631" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/legacy-4-420x224.jpg" height="224" width="420" /></a><br />
Filmin kedi-rahibe fenomeni<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Çiftimiz yeni işlerine doğru Amerika’dan İngiltere’ye doğru yola çıktıklarında geçirdikleri motosiklet kazası sonrası, kendilerini arabasına alıp evine davet eden zengin Jason Mountolive’in sözüne kanarak, yaşlı adamın malikanesine geliyorlar. Canlarım benim… Eve adımlarını atar atmaz da ‘Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete’ sözleri eşliğinde kendi cehennemlerine doğru yola çıkmış olurlar. Ama bu yola girdiklerinin farkına varana kadar Maggie’nin gözleri şatafat karşısında boyandıkça boyanır. Pete’in her defasında gitme yönündeki olumsuz tavırlarına yüz vermez.</div>
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/miraskedi-the-legacy-1979/legacy-3" rel="attachment wp-att-39630"><img alt="Havuzda cinayet başkadır" class="size-large wp-image-39630" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/legacy-3-420x224.jpg" height="224" width="420" /></a><br />
Havuzda cinayet başkadır<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/miraskedi-the-legacy-1979/legacy-5" rel="attachment wp-att-39632"><img alt="legacy (5)" class="alignnone size-large wp-image-39632" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/legacy-5-420x224.jpg" height="224" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Maggie ve Pete eve girdikten sonra Bay Mountolive ortalıktan kaybolur. Kısa süre sonra malikaneye birbirinden ‘ilginç’ bir grup insan helikopter vasıtasıyla misafir olarak gelir. Geldikleri gibi de teker teker gitmeleri bir olur. Ama gittikleri yer kendi evleri değil, ‘öteki’ taraftır. Zira ortada birtakım olaylar dönmekte, garip cinayetler işlenmektedir. Bay Mountolive’in ortadan kaybolması ve işlenen cinayetlerden başka evde dönen garip şeylerden bir diğeri de hemşire-rahibedir. Beyazlar içindeki bu hanım teyze ortadan kaybolduğunda, yerine beyaz bir kedi peyda olur. (Ayıptır söylemesi, ben de filmi sadece bu kedi yüzünden seyrettim zaten)…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Film en başta bir gizemle açılıyor ama o gizemin içini doğru anda dolduramadığından cezbedici bir hale gelmesi fazla zaman alıyor. Bu da izleyiciyi biraz yoruyor haliyle. Az önce bahsettiğim seksist tavrını ise finalde tam aksi istikamete taşıyarak, kadını yüceltiyor. Bunlar hep benim saçmalamam tabii sevgili okuyucular. Yoksa tarikat denen kurum, öyle bir kuru ekmek -soğanla kurulmuyor elbette. Demem o ki, Bay Mountolive’in önderliğindeki gizli bir tarikat ve onun ruhlarını şeytana satmış üç kağıtçı müritleri, yeni liderlerini bulmak için birbirlerinin ayağını kaydırmak durumunda kalıyorlar. Bay Mountolive hakkındaki gizem kendini korurken, Maggie ve Pete ile ilgili başka bir gizem ortaya çıkıyor ki, işte bu durum senaryoyu ortalama bir senaryo olmanın ötesine götüremiyor. Benim için önemli olan kadın iktidarının filmin sonunda yükseliyor olması. Demek ki neymiş? İktidar, para hırsı ile doğru orantılıymış. Bu hafta da kıssadan hissemizi verebildiysek ne mutlu bize…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<a href="http://www.tersninja.com/miraskedi-the-legacy-1979/legacy-7" rel="attachment wp-att-39634"><img alt="One ring to bring them all" class="size-large wp-image-39634 " src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/legacy-7-420x224.jpg" height="224" width="420" /></a><br />
One ring to bring them all<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/miraskedi-the-legacy-1979/legacy-6" rel="attachment wp-att-39633"><img alt="legacy (6)" class="alignnone size-large wp-image-39633" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/legacy-6-420x224.jpg" height="224" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Filmin yönetmeni öyle ağabeydik gubidik biri değil aslında. 1983 tarihli <em>Return of the Jedi</em>’ı (<em>Jedi'ın Dönüşü</em>) çekmiş bir abimiz, <strong>Richard Marquand</strong> var karşımızda ne de olsa... The Legacy de eli yüzü düzgün bir film sonuçta. Ama o kadar ahım şahım da değil doğrusu. Yine de ilginç bir seyirlik olduğunu inkar edecek değilim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fazla şiddet ve kan içermemesine rağmen, klasik bir polisiye hikaye gibi kapalı bir alanda gerçekleşen cinayetler ekseninde gerçekleşen bir 'kaderden kaçılmaz' hikayesi dinlediniz, şimdi haberleri veriyoruz...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" height="315" width="420"><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="src" value="http://www.youtube.com/v/Tz7izJ3Xu3Y?version=3&hl=tr_TR&rel=0" /><param name="allowfullscreen" value="true" /><embed width="420" height="315" type="application/x-shockwave-flash" src="http://www.youtube.com/v/Tz7izJ3Xu3Y?version=3&hl=tr_TR&rel=0" allowFullScreen="true" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" /></object>
<br />
<blockquote>
<a href="http://www.tersninja.com/miraskedi-the-legacy-1979/the-legacy-movie-poster-1979-1020248611" rel="attachment wp-att-39624"><img alt="the-legacy-movie-poster-1979-1020248611" class="alignleft size-thumbnail wp-image-39624" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/02/the-legacy-movie-poster-1979-1020248611-150x232.jpg" height="232" width="150" /></a>
<strong>The Legacy</strong>
Yönetmen: Richard Marquand
Senaryo: Jimmy Sangster, Patrick Tilley
Oyuncular: Sam Elliott, Katharine Ross, Roger Daltrey
Yapım: 1979, Amerika-İngiltere, 96 dk.
</blockquote>
<br />
İlk defa www.tersninja.com da 28.02.2013 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-36365250765117698482016-12-18T21:52:00.002+02:002016-12-18T21:52:55.226+02:00Dalga Geçenlerin Hazin Sonu (Aenigma-1987)<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42513" rel="attachment wp-att-42513"><img alt="aenigma (1)" class="alignnone size-large wp-image-42513" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/aenigma-1-420x328.jpg" height="328" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>Lamberto Bava</strong> görünümlü bir <strong>Lucio Fulci</strong> filmi. Gizemler içinde tipik bir 80’ler doğaüstü-slasher’ı. Dalga geçen ve geçilen ergenlerin kanlı travması. 2 yıl evvel bit pazarı tezgahında 2 euroluk bir divx, bu yıl videocu rafında DVD formatında 3.99’a bulduğum çöp koleksiyonu parçam. İşte şimdi burada: <em>Aenigma</em>.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1987 yılında <strong>Fulci</strong>, Boston Kız Koleji’nde okuyan bir avuç şımarık kızın hikayesini anlatan <em>Aenigma</em>’yı çekmeye başladığında, ilkokula henüz başlamış bir çocuktum. Yatılı kolejdeki kızların oda duvarlarını süsleyen 80’lerin hit isimlerinden <strong>Tom Cruise</strong>’lu <em>Top Gun</em> posteri, ablam sayesinde bizim odanın da duvarını süslüyordu. Kızlar <strong>Tom Cruise</strong>’a hayrandı. Ablam <strong>Tom Cruise</strong>’a hayrandı. Bense <strong>Tom Cruise</strong>’un estetik ameliyat sonrası sürekli düşen burnuna hayrandım. Postere bakıp bakıp, “Bir insanın burnu nasıl düşer?” sorunsalı etrafında saatlerce düşünüyordum. Birkaç yıl içinde bu sorunun cevabını <strong>Michael Jackson</strong> çok güzel verecekti. Ama o zamana kadar <strong>Tom Cruise</strong>’un düşen burnuyla büyülenmeye yetecek kadar bol vaktim olacaktı. <em>Aenigma</em>’daki kızlar <strong>Tom Cruise</strong>’un burnuyla ilgilenmiyorlardı pek tabii. Onlar aslında, bedenlerini <strong>Tom Cruise</strong> ile özdeşleştirebilen erkeklerle ilgilenmeye çalışıyorlardı. Bunlardan biri okulun beden eğitimi dersi hocası Fred idi. Bana sorarsanız bu abi bizim <strong>Yaşar Alptekin</strong>’den başkası değildi. Alptekin 1988’de <em>Salıncakta Üç Kişi</em> filmini çekmeden evvel Fulci’nin Aenigma’sında oynamış, yaptığı büyük sükse sonrası ülkeye dönüşü ertesi hemen film çekmişti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42520" rel="attachment wp-att-42520"><img alt="aenigma 1987 (1)" class="alignnone size-medium wp-image-42520" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/aenigma-1987-1-200x107.jpg" height="107" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42522" rel="attachment wp-att-42522"><img alt="salıncakta üç kişi" class="alignnone size-medium wp-image-42522" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/salıncakta-üç-kişi-200x154.jpg" height="154" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<em>Solda Aenigma'nın Fred'i, sağda Yaşar Alptekin</em></div>
<div style="text-align: center;">
<em><br /></em></div>
<div style="text-align: justify;">
Çoğu genç kızın derdi bu zamanlarda olduğu gibi o zamanlarda da aynıydı; dişlerine göre yakışıklı bir delikanlı bulup aşnafişna ortamlarına girmek. Ama bazı genç ve güzel kızlar, diğer genç ve güzel kızlara karşı biraz acımasızdı. Üstelik bazı genç ve güzel kızlar, bazı genç ama güzel olmayan kızlara karşı fazla acımasızdı. İşte sol köşede güzel ve kendine güvenli kızlardan Kim, Grace ve Virginia, sağ köşede çirkin ve güvensiz kızlardan Kathy. Boya tenekesine batırmışcasına makyaj yapıp süsledikleri Kathy’yi, yakışıklı ve pervasız öğretmen Fred’in kollarına salıp, bir köşeden olan biteni önce sinsice, sonra alenen ve dalga geçerek izleyen gençler, aşağıladıkları Kathy’nin kaçarken araba altında kalarak komaya girmesine sebebiyet verir. Yaptıklarından pişman olmak şöyle dursun, zaten çirkin ve deli bir anneden olma Kathy’ye bu durumun müstahak olduğunu her fırsatta dile getiren gençlerin cezasını filmde esamesinin okunmadığı aşina olduğumuz adalet değil, bilinmez diyarlardan gelen başka türlü bir adalet verecektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42516" rel="attachment wp-att-42516"><img alt="aenigma (4)" class="alignnone size-medium wp-image-42516" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/aenigma-4-200x106.jpg" height="106" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42514" rel="attachment wp-att-42514"><img alt="aenigma (2)" class="alignnone size-medium wp-image-42514" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/aenigma-2-200x100.jpg" height="100" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kathy, hastanede bin bir türlü cihaza bağlanarak yaşam savaşı verirken, onun komaya girişiyle eş zamanlı olarak koleje kayıt yaptıran Eva arasında tuhaf bir bağ kurulur. Psikolojik tedavi ertesinde okula geldiği söylenen Eva, güzel ve özgüvenli olması (Kathy’nin tam tersi) okula gelir gelmez diğer kızlar tarafından kabul görür. Üstelik Eva’nın olayı da ders mers değil, pantolon giyebilen her türlü oğlandır. Dolayısıyla oyuna +1 puan önde başlamıştır. Yalnız Eva’nın gelişiyle eş zamanlı olarak Kathy’nin durumunda parmağı olanların birer birer ortadan kalkması sadece ekran başındaki seyirciyi değil ama filmdeki karakterlerden bazılarının da dikkatini çekecektir. Ama önce bir reklam arası:</div>
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42526" rel="attachment wp-att-42526"><img alt="Lara Lamberti" class="size-thumbnail wp-image-42526" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/lara-lamberti-150x225.jpg" height="225" width="150" /></a> Lara Lamberti<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Eva’yı canlandıran <strong>Lara Lamberti</strong>, <strong>Klaus Kinski</strong>’nin yeğeni, haliyle <strong>Nastassja Kinski</strong>’nin de kuzeni oluyor. Zaten ekrana gelir gelmez tanıdık simasıyla kafalarda soru işareti oluşturuyor <strong>Lamberti</strong>. Film İtalya-Yugoslavya ortak yapımı olup, hem Belgrad’da hem de Boston’da çekilmiş. Filmde rol alan oyunculardan bazıları, Kathy’yi canlandıran oyuncu mesela, Sırp. Filmde filmografisi yüklü olan bir tek doktoru canlandıran Amerikalı aktör <strong>Jared Martin</strong>. Diğer oyunculara belli ki bu film pek uğurlu gelmemiş. (Yazar burada serbest atış hakkını kullanmaktadır). Filme devam:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42518" rel="attachment wp-att-42518"><img alt="aenigma (6)" class="alignnone size-medium wp-image-42518" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/aenigma-6-200x110.jpg" height="110" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42534" rel="attachment wp-att-42534"><img alt="aenigma" class="alignnone size-medium wp-image-42534" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/aenigma-200x107.png" height="107" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>Fulci</strong>’yi sever misiniz bilmem ama bu film, zat-ı muhteremin “en iyi” filmlerinden değil. En azından 80’lerin ilk yarısına kadar çektiği filmlerin yanında esamesi okunmaz. Ondandır ki bünyemde daha çok <strong>Lamberto Bava</strong> filmi ürpertisi doğurdu. Film korkutmasa da maşallahı var, iğrendirmeyi başarıyor doğrusu. Sanırım 80'lerin hayvanfobi filmlerine taş çıkartacak bir salyangoz kaplaması sahnesi, sinema tarihinin unutulmazları arasında çoktan yerini almış olmalı. (Almamış mı?). Gerisi fasa fiso...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/igEqP64UWhI" width="420"></iframe>
<blockquote>
<strong><a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=42515" rel="attachment wp-att-42515"><img alt="aenigma (3)" class="alignleft size-thumbnail wp-image-42515" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/aenigma-3-150x212.jpg" height="212" width="150" /></a>Aenigma</strong>
Yönetmen: Lucio Fulci
Senaryo: Lucio Fulci, Giorgio Mariuzzo
Oyuncular: Jared Martin, Lara Lamberti, Ulli Reinthaller, Riccardo Acerbi,
Yapım: 1987, İtalya-Yugoslavya, 90 dk.
</blockquote>
<br />
İlk defa www.tersninja.com da 04.07.2013 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-34501551753451690562016-12-18T21:50:00.001+02:002016-12-18T21:50:27.680+02:00Hadi Jessica'nın Ödünü Patlatalım! (Let's Scare Jessica to Death-1971)<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43060" rel="attachment wp-att-43060"><img alt="let's scare jessica to death2" class="alignnone size-full wp-image-43060" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/08/lets-scare-jessica-to-death21.jpg" height="234" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>Let’s scare Jessica to Death</i>, ilk bakışta ismiyle ergen slasherı çağrışımı yapan, seyrederken <i>Repulsion </i>ya da <i>Rosemary’s Baby</i> tadı aldıran, ilk bir saati ile kimilerini bayan, kimilerine “öyle mi değil mi” meraklanması yaşatan ama son 20 dakikası ile kült mertebesine ulaşmış 1971 yapımı bir <b>John D. Hancock</b> filmi.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div align="justify" style="text-align: justify;">
6 ay kadar New York'taki bir akıl sağlığı merkezinde kaldıktan sonra kocası Duncan ve aile dostları Woody ile küçük bir kasabaya taşınan Jessica, kliniğe dönmemek için duyduğu sesleri ve gördüğü şeyleri görmezden gelen, kasabada yerleştikleri "tam bir gerilim filmi için inşa edildim" diyen eve, yakındaki mezar stellerinden estampaj alarak dekorasyon yapan biraz naif bir kadındır. Geçirdiği kötü günleri geride bırakmakta isteklidir ama asıl geçmişine sormak lazım, Jessica'yı gerçekten geride bırakmak istemekte midir?</div>
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43067" rel="attachment wp-att-43067"><img alt="lets scare jessica to death (4)" class="size-large wp-image-43067" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/08/lets-scare-jessica-to-death-4-420x235.jpg" height="235" width="420" /></a><br />
Mekanın atmosfer yaratmadaki<br />
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43068" rel="attachment wp-att-43068"><img alt="lets scare jessica to death (5)" class="size-full wp-image-43068" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/08/lets-scare-jessica-to-death-5.jpg" height="226" width="400" /></a><br />
Zohra Lampert<br />
<br />
<div align="justify" style="text-align: justify;">
Eve taşındıkları ilk gün verandada sallanan sandalyede gördüğünü düşündüğü hayalet kadının, eve sığınmış canlı kanlı gerçek bir kadın olduğunu öğrendikten sonra biraz rahatlayan Jessica, Emily adındaki bu kadının dostları olmasını, ayrıca evde onlarla kalmasını ister. Oradan oraya gezdiğini söyleyen ve elindeki gitarı tıngırdatmakta pek bir hippilik gösteren Emily, bu teklifi seve seve kabul eder.</div>
<div align="justify" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div align="justify" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43069" rel="attachment wp-att-43069"><img alt="lets scare jessica to death (6)" class="alignnone size-medium wp-image-43069" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/08/lets-scare-jessica-to-death-6-200x112.jpg" height="112" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43070" rel="attachment wp-att-43070"><img alt="lets scare jessica to death (7)" class="alignnone size-medium wp-image-43070" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/08/lets-scare-jessica-to-death-7-200x111.jpg" height="111" width="200" /></a></div>
<div align="justify" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nüfusu pek yoğun olmayan ve yalnızca orta yaş üstü amcalardan oluşan kasabada tanımaya değer pek kimse olmayınca, günlerini yakındaki gölde yüzerek ve evin kulesindeki çatı katında, evin ilk sahiplerinden kalan eşyalara bakarak geçiren Jessica, bir süre sonra kuledeki aile fotoğrafında görünen genç kızın gelinliğiyle nehirde boğulduğunu öğrenir. 1860 yılında meydana gelen bu olay sonrası Abigail olarak bilinen kızın izine rastlanmamıştır. Kasabadaki söylenti Abigail'in artık bir vampir olduğudur. Jessica'nın ne duyduğu sesler ne de gördüğü görüntülerin sonu gelmezken fotoğraftaki Abigail fenomeni ile Emily'i özdeşleştirmesi de hoş olmuştur. Emily aslında kimdir? Dost mudur düşman mıdır? Ya Jessica? Gerçekten gerçekleri mi görmektedir? Yoksa kabuslarla mı boğuşmaktadır. Finale doğru gerçekler bir bir açığa çıkarken, tıpkı Jessica gibi seyirci de kabusla gerçeği ayırt edemeyeceği, ucu açık bir sona doğru sürüklenecektir. (Yeterince dramatik oldu mu?)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43064" rel="attachment wp-att-43064"><img alt="lets scare jessica to death (1)" class="alignnone size-large wp-image-43064" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/08/lets-scare-jessica-to-death-1-420x236.jpg" height="236" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kimine göre dönemin toplumsal alegorisi, kimine göre akıl sağlığı pek yerinde olmayan bir kadının gel-gitleri. Ama her şeyden önce ince örülmüş bir gerilim <em>Let's Scare Jessica to Death</em>. Hemen hemen hepsi tiyatro kökenli oyuncuları ile özellikle Jessica rolündeki <strong>Zohra Lampert</strong> ile göze batmayan bir seyir sunan filmde, Jessica'nın gel-gitleri esnasında bazı mimiklerini <strong>Türkan Şoray</strong>'ın yaramaz mahçup kız rollerindeki kirpik kırpıştırmalarına benzetmek olası. Her ne kadar bu mimikleri pek sempatik bulmasam da siz sevgili okuyucuların şerrinden korktuğumdan fazla abartmıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O değil de beni aslında filme çeken şeyin ismi olduğunu inkar edecek değilim. Zira isimlerinde kadın isimlerini barındıran filmlere acayip bir sevgim var. Misal <em>What have you done to Solange?</em> ya da <em>Perche Quelle Strane Gocce di Sangue Sul Corpo di Jenifer?</em> gibi soru kalıplı ve filmin kendisinden uzun filmlere hastayım. Ama dilerseniz bu başka bir yazının konusu olsun. Sizleri <strong><a href="http://www.letsscarejessicatodeath.net/">Let's Scare Jessica to Death'e adanmış güzel bir internet sayfasıyla</a></strong> başbaşa bırakırken kimse ödünüzü patlatmasın inşallah sevgili okurlar...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/cX4eZD3GiL0" width="420"></iframe></div>
<blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43061" rel="attachment wp-att-43061"><img alt="lets_scare_jessica_to_death" class="alignleft size-thumbnail wp-image-43061" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/08/lets_scare_jessica_to_death-150x228.jpg" height="228" width="150" /></a>Let’s Scare Jessica to Death</div>
<div style="text-align: justify;">
Yönetmen: John D. Hancock</div>
<div style="text-align: justify;">
Senaryo: Lee Kalcheim</div>
<div style="text-align: justify;">
Oyuncular: Zohra Lampert, Barton Heyman, Mariclare Costello, Kevin O’Connor</div>
<div style="text-align: justify;">
Yapım: 1971, Amerika, 89 dk.</div>
</blockquote>
<br />
İlk defa www.tersninja.com da 15.08.2013 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-6605248662173986192016-12-18T21:48:00.001+02:002016-12-18T21:48:18.373+02:00Top 10'da 9: Kadın İsimli Kinaye Soslu Film<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sizlere bu hafta bir adet <strong>Top 10'da 9</strong> listesiyle merhaba diyorum sevgili dostlarım. Bütün listeler illâ ki yuvarlak rakamlara mı yuvarlanmalılar yani? Zaten internette yazdığım filmlerin 10'da 9'u işe yaramaz olarak adledilirken, bir genç kızın liste hazırlayamama özrünü gözler önüne sermek çok mu ayıp? Çok mu ayıp sorarım size ey film manyakları? Fil sinemaları? Sinemalı filler? Sinefil sefiller? Semiyotik diller ve semantik romantikler?..</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu yazıya başlık koyarken aslında tam olarak ne demek istediğimi ben de bilmiyorum. Aslında demeye çalıştığım, (konuştukça battığım) tipik film ismi normlarının dışında, içinde bir şekilde katil ya da kurban kadının ismini barındıran, sesli okuyunca yer yer kinaye içeren, kısaca bana ilginç gelen ve sevdiğim gerilim ve korku filmleri. Ve işte liste geliyor:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>1. What Have You Done to Solange? (1972)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Adı üstünde <a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2012/06/vahset-solange-ne-yaptiniz.html">"Solange'a ne yaptınız?" </a>sorusunu çözmeye çalışan İtalyan yapımı bir giallo. Yasak ilişkiler, kirli ilişkilerle harmanlanırken, okudukları kız okulundaki baskıdan muzdarip genç kızlar da yasak meyveye bol bol ısırık atıyor. Oyunculuklar sallantıda ama <strong>Fabio Testi</strong>'ninki, insanda kendisine iki tokat atma hissiyatı uyandırıyor. Katil ve gizem filmi seyrederken seyirciyi ekrana yapıştırıyorsa da bu yapışkanlıkta kendi açımdan<a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2011/01/what-have-you-done-to-vinyl-solange.html"> <strong>Ennio Morricone</strong></a>'nin müziklerinin etkisi müthiş. Özellikle cenaze sahnesindeki <em>Cadenze</em> adlı parçaya bitiğim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/1hhz5EevFcE" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>2. Perché Quelle Strane Gocce di Sangue sul Corpo di Jenifer? (1974)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2010/11/case-of-bloody-iris.html"><em>The Case of Bloody Iris</em> </a>ingilizce ismiyle bilinen filmin orijinal italyan ismi sanırım şuna karşılık geliyor: Jennifer'ın bedeninde neden o tuhaf kan damlaları var? Türkiye'de kısaca <a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2012/06/bes-damla-kan.html"><em>Beş Kan Damlası</em></a> adıyla gösterilmiş olan film yine bir İtalyan giallosu. Bu da demek oluyor ki giallonun rock n'roll'u "seks, cinayet ve para" yeniden iş başında. Ayrıca giallonun olmazsa olmaz ikililerinden <strong>Edwige Fenech</strong> ve <strong>George Hilton</strong>'da görev başında.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/Hd4d8YSeitE" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>3. Alice Sweet Alice (1976)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Minik <strong>Brook Shields</strong>'ı sinema dünyasına kazandıran bir Amerikan bağımsız filmi olan <em><a href="http://iyikotufilm.com/alice-sweet-alice-aka-communion-1976/">Alis, Tatlı Alis</a>, </em>küçük bir kızın sancılı (acılı diyecektim) bir büyüme hikayesi aslında. Sarı yağmurluklu katil, kanlı bıçaklar ve kilise baskısı ise filmin türünü dramdan çıkaran en parlak noktalar. "Ne fesatsın filmin isminde ne var ki? diyenlere "tatlı" olan kızın Brook değil sevimsiz kardeşi Alis olduğunu hatırlatırım. İşte kinaye de buradan geliyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/C_CHiI1V4gE" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>4. Sweet Body of Deborah (1968)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Sweet (tatlı) kelimesi benim bu listede tavan yapmış vaziyette belli ki! Yine bir İtalyan giallosu, elbette katil ve kurbanın kimliklerinin karıştığı, seyircinin beyniyle oynayan iyi bir seyirlik. Ben aslında filmin adındaki <a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2012/01/deborah-youve-gotta-see-her-sweet-body.html">Deborah'nın Tatlı Vücudu</a>'nu, Deborah'yı canlandıran <strong>Caroll Baker</strong>'a bakarak Tombul Vücutlu Deborah olarak algıladığımdan listeye koyuverdim.<strong> Caroll Baker</strong>'ın tombul olmadığını da biliyorum, evet. Haset nedir bilir misiniz? O zaman daha fazla sorgulamayın... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/vq9o_2q7wtQ" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>5. Die Screaming Marianne (1971)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Dünyanın en sıkıcı filmlerinden biri olmaya aday <em>Bağırarak Öl Marianne,</em> filmin konusunu okumamışsanız anlamakta güçlük çekeceğiniz bir akışa sahip. Neyse ki konuyu anlatmak için ben varım. Marianne, o şehir senin bu şehir benim (ya da tam tersi) otostop yaparak gezen ve barlarda pavyonlarda dans ederek para kazanan gençten bir kızımızdır. Marianne yalnız takılmayı sever ama arkasında onu takip eden birileri vardır. Meğerse Marianne ölen annesinin ardından kendisinin canına kasteten babası ve psikopat kız kardeşinden kaçmıyor mudur? Peki seyirci adının vadettiğine nazaran sıkıcılıktan başka şey vadetmeyen film için ne yapsın? Oturup ağlayın sevgili seyirciler, zamanınız boşuna gitti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/sUtgxKkz31k" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>6. What Ever Happened to Baby Jane (1962)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Tam bir Amerikan klasiği. <strong>Bette Davis</strong> ve <strong>Joan Crawford</strong>'dan bir kız kardeş çatışması. Bizde <em>Küçük Bebeğe Ne Oldu?</em> diye çevirmişler zamanında. Bir filmin baştan kendi sorgulamasını yapması güzel tabii. Geçmiş başarılı günlerini devam ettiremeyen Jane ve kız kardeşinin üzerine başarıyla <em>süren</em> (dikkat spoiler-tüh keşke başa yazsaydım) Blanche'ın birbirlerini yok etme hikayesi. Altta kalanın canı çıksın.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/3qFYjkFCxiE" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>7. Hush Hush Sweet Charlotte (1964)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Üstteki filmin uyarlandığı hikayenin yazarının bir başka hikayesinden uyarlanan yine Bette Davis'in başrolde olduğu başka bir Amerikan gerilimi. Sevgilisi öldürülen Tatlı Şarlıt'ın gizem dolu hikayesi<em> Sus Sus Tatlı Charlotte.</em> Şarlıt katil miydi? Kurban aslında kimdi? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/MxBvn_-WIo4" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>8. The Night Evelyn Came out of the Grave</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Delilik, kızıl saçlı kadınlar, şehvet ve ölüm bir araya gelince ortaya çok da sağlıklı bir şey çıkamazdı herhalde. <em>Evelyn'in Mezardan Çıktığı Gün, </em>ölmüş karısına fazla düşkün olan bir adamın kızıl saçlı kadınlarla işkence sularında devam eden ölümlü yaşamını konu alan hasta ruhlar için bulunmaz nimet bir film. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/lultZFxiVYM" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>9. Let's Scare Jessica to Death (1971)</strong></div>
<div style="text-align: justify;">
Kısa süre önce Tersninja'da arz-ı endam eylemiş ve bu yazının konusunu belirlemiş Amerikan gerilim filmi <em><a href="http://www.tersninja.com/hadi-jessicanin-odunu-patlatalim-lets-scare-jessica-to-death-1971">Hadi, Jessica'nın Ödünü Patlatalım</a>, </em>yukardaki filmler içinde ismi en güzel olanlardan biri bence. Gerçekle hayalin sınırlarını deliliğin belirlediği topraklarda tıpkı Jessica gibi ne seyretsek emin olamayacağız nasılsa...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/cX4eZD3GiL0" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br style="color: #32373c; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, 'Segoe UI', Roboto, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, 'Helvetica Neue', sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; text-align: start; word-wrap: break-word;" /><span style="background-color: #f9f9f9; color: #32373c; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, 'Segoe UI', Roboto, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, 'Helvetica Neue', sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; text-align: start;">P.S. Listeyi 10’a bilerek tamamlamamıştım ama listeyi oluştururken unuttuğum bir başka filmi de şuraya not düşeyim istedim. Mansion of Madness gibi sürreal bir art house filmle Alucarda gibi bir başyapıt ortaya çıkarmış Juan Lopez Moctezuma’nın listeye kafadan girmesi gereken 1975 yapımı Mary Mary, Bloody Mary adlı filmi, sanatsal kaygılarla vampirizmi birleştiren, başrol oyuncusunun vampirliğine ve bildiğimiz aynı adlı içkiye gönderme yapan müstesna bir film. </span><span style="background-color: #f9f9f9; color: #32373c; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, 'Segoe UI', Roboto, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, 'Helvetica Neue', sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; text-align: start;">Kayıtlara girsin lütfen.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #f9f9f9; color: #32373c; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, 'Segoe UI', Roboto, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, 'Helvetica Neue', sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; text-align: start;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: #f9f9f9; color: #32373c; font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, 'Segoe UI', Roboto, Oxygen-Sans, Ubuntu, Cantarell, 'Helvetica Neue', sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; text-align: start;">İlk defa www.tersninja.com da 29.08.2013 yılında yayınlanmıştır.</span></div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-6855709667682664192016-12-18T21:44:00.001+02:002016-12-18T21:44:31.348+02:00Şeytanların Hizmetinde (Devil's Nightmare-1971)<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43752" rel="attachment wp-att-43752"><img alt="devil's nightmare" class="alignnone size-large wp-image-43752" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/devils-nightmare-420x590.jpg" height="590" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Belçika’nın <i>one and only</i> istismar filmi <i>La Plus Longue Nuit du Diable</i>, Belçika-İtalya ortak yapımı olması dolayısıyla <i>La Terrificante Notte del Demonio</i>, uluslar arası piyasada bilinen ismiyle <i>Devil’s Nightmare</i> ve son olarak Türkiye’de gösterime girdiği ismiyle <i>Şeytanların Hizmetinde</i>, farklı isimleriyle bu haftaki köşemi dolduruyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
II. Dünya Savaşı’nda bir bombardıman sahnesi sırasında doğum yapan ve istenmeyen bir kız çocuk dünyaya getirdikten sonra ölen kadının kocası albayın, bebeği bıçaklaması sahnesi ile açılarak, günümüze dönen filmde, ailesinin peşini bırakmayan bir lanetten söz eden (artık Baron olmuş) adam, demeç verdiği gazeteciyi, kalesinin fotoğraflarını çekmemesi konusunda uyarır. Ama fazla meraklı kadın, gitmeden evvel, birkaç ufak foto çekmek için etrafta sinsice gezinirken, bilinmeyen bir şey, güç veya kişi tarafından öldürülür. Hemen ertesinde bir minibüs içinde yollarına kaybeden bir grup kızlı-erkekli insan, yol kenarındaki garip görünümlü adama kalacak yer sorarlar ve adam tarafından Baron’un kalesine yönlendirilirler. Dvd arkası yazısı kıvamında aktarmaya çalıştığım (evet, ne kadar da sıkıcıyım) filmin konusu kısaca bu kadar. Ama elbette film bu kadar değil. Yoksa yazmaya tenezzül bile etmezdim desem, bana inanan kaç kişi çıkar vallahi bilmiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43757" rel="attachment wp-att-43757"><img alt="Erika Blanc" class="size-large wp-image-43757" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/devils-nightmare-3-420x236.jpg" height="236" width="420" /></a><br />
Erika Blanc<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<em>Devil’s Nightmare</em>, 70’lerin vazgeçilmez şeytanlı, tarikatlı, bol kurbanlı filmlerinden biri. Ayrıca şeytan olayını “malikanelerde telef olanlar” türü ile de birleştiren bir örnek. Şeytanın hizmetine girmişlerin ve bu uğurda evrilmişlerin kalesinde her biri ayrı bir günaha meyilli kurbanlar, kendi zaaflarıyla ilişkili olarak <strong>Erika Blanc</strong> tarafından canlandırılan <strong>sukkubus</strong> tarafından birer birer ortadan kaldırılırken, seyirciye de 7 ölümcül günahtan her birini ayrı ayrı isimlendirmek düşüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43764" rel="attachment wp-att-43764"><img alt="Korkunç olmak için makyajının yetmediğini düşünen Sukkubus Erika'nın yüzünü şekilden şekile sokma uğraşı" class="size-large wp-image-43764" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/The.Devils.Nightmare-6-420x252.jpg" height="252" width="420" /></a><br />
Korkunç olmak için makyajının yetmediğini düşünen Sukkubus Erika'nın yüzünü şekilden şekile sokma uğraşı<br />
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43756" rel="attachment wp-att-43756"><img alt="Şeytan Daniel Emilfork" class="size-large wp-image-43756" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/devils-nightmare-2-420x210.jpg" height="210" width="420" /></a><br />
Şeytan Daniel Emilfork<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Sukkubusun 7 günahın cezasını vermek için kullandığı yöntemlerden ‘şehvet’ için demir bakire ve ‘açgözlülük’ için altınlar içinde Varyemez Amca gibi boğulma favorilerim arasında baş sırada gelirken, en bomba (!) öldürme yönteminin ise (sanırım) ‘öfke’ için olduğunu düşünüyorum. "Ne o acaba?" diye soranlar için ‘öfke’den ziyade ‘gevezelik’ günahı içinde olan yaşlı ve huysuz ihtiyarı sıradan bir itme ile pencereden aşağı atan Sukkubusun yaratıcılığı için 10 puan lütfen...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43762" rel="attachment wp-att-43762"><img alt="The.Devils.Nightmare (3)" class="alignnone size-medium wp-image-43762" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/The.Devils.Nightmare-3-200x120.jpg" height="120" width="200" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43760" rel="attachment wp-att-43760"><img alt="The.Devils.Nightmare (1)" class="alignnone size-medium wp-image-43760" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/The.Devils.Nightmare-1-200x120.jpg" height="120" width="200" /></a></div>
<br />
<a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43761" rel="attachment wp-att-43761"><img alt="Karından konuşmanın alternatif versiyonu" class="size-large wp-image-43761" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/The.Devils.Nightmare-2-420x252.jpg" height="252" width="420" /></a><br />
Karından konuşmanın alternatif versiyonu<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Fazla vırvıra gerek yok. Yönetmen (sanırım) bu filmiyle Belçika'nın istismar sinemasında bir kapıyı tek başına açma ve kapatma şerefine erişmiş. <strong>Jean Brismée</strong>, başka bir filmiyle öyle kolay kolay göremeyeceğimiz bir isim. Dağda, bayırda ve bilhassa kırsalda kalan aristokrasinin sığınakları kaleler, şatolar ve malikanelerde geçen her film gibi atmosfer yaratmada başarılı olan filmin en önemli ve güzel özelliği ise sadece makyaj hilesi ile güzel ve baştan çıkarıcı bir kadını <em>sukkubusa</em> çevirerek irkiltmeyi başarması. Erika Blanc, alternatif sinema sektörü içerisinde <strong>Mario Bava</strong>'nın <em>Operazione Paura</em> (<em>Kill Baby, Kill</em>-1966), <strong>Emilio Miraglia</strong>'nın <em>La notte che Evelyn Usci nella Tomba</em> (<em>The Night Evelyn Came Out of the Grave</em>-1971), <strong>Umberto Lenzi</strong>'nin <em>Cosí Dolce... Cosí Perversa</em> (<em>So Sweet and So Perverse</em>-1969) vb. filmleri ile bilinirken, günümüz seyircisi kendisini <strong>Ferzan Özpetek</strong>'in <em>Le Fate Ignoranti</em> (<em>Cahil Periler</em>-2001) ve<em> </em><em>Cuore Sacro</em> (<em>Kutsal Yürek</em>-2005) filmlerinden hatırlayacaktır. Garip görünüşüyle şeytan rolünde irkiltici bir performans sergileyen <strong>Daniel Emilfork</strong> ise <strong>Jean Pierre Jeunnet</strong> ve<strong> Marc Caro</strong>'nun <em>La Cité des Enfant Perdus</em> (<em>Kayıp Çocuklar Şehri</em>-1995) filmindeki <em>Krank</em> karakteri ile hatırlanabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
Finalden hareketle <em>kaderden kaçılmaz</em> ana fikirli bir film seyrettik. Şimdi reklamlar...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/1C4xeqNviFQ" width="420"></iframe>
<br />
<blockquote>
<strong><a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43753" rel="attachment wp-att-43753"><img alt="devils_nightmare" class="alignleft size-thumbnail wp-image-43753" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/10/devils_nightmare-150x227.jpg" height="227" width="150" /></a>Devil’s Nightmare</strong>
Yönetmen: Jean Brismée
Senaryo: Pierre-Claude Garnier, Patrice Rhomm
Oyuncular: Erika Blanc, Jean Servais, Daniel Emilfork, Jacques Monseau
Yapım: 1971, Belçika-İtalya, 95 dk.
</blockquote>
<br />
İlk defa www.tersninja.com da 17.10.2013 tarihinde yayınlanmıştır.Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-74979128358668117412016-12-18T21:40:00.000+02:002016-12-18T21:40:29.483+02:00Seyirciyi Katleden Film: Massacre-1989<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/seyirciyi-katleden-film-massacre-1989/massacre" rel="attachment wp-att-43533"><img alt="massacre" class="alignnone size-large wp-image-43533" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/09/massacre-420x315.jpeg" height="315" width="420" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonbaharın gelişiyle birlikte melankolisi artan ruhlar için sanat filmi ile korku türünü birbirine katıp karıştıran bir film ile yeniden buluşuyoruz bu sayfalarda.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son yıllarda seyredeceğim filmlerin konusunu okumamak gibi bir gaflete düştüğümden inanın <i>Massacro</i>’yu seyrederken beni neyin beklediğini bilmiyordum sevgili dostlarım. Akan jenerikte yapımcı <b>Lucio Fulci</b>, yönetmen <b>Andrea Bianchi</b> yazısı gözüktüğünde arkama sıkı yaslanmam gerektiğinin farkına varmıştım. Üstelik açılış sekansındaki arabalı katilin yoldaki 'ördekleri' (<a href="http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=V6S-juKzibA#t=60">Bkz. <em>Çiçek Abbas</em></a>) avladığı sahne ile koltuğa çivileneceğimi sanmıştım. Zira bu sahnenin benzerleri daha önce de karşıma çıkmıştı. İlk olarak <i>Lo Strano Vizio della Signora Wardh</i> (<i>The Strange Vice of Mrs. Wardh</i>) adlı 1971 yapımı <b>Sergio Martino</b>’nun başyapıtlarından biri olan filmin açılışında fahişe avlayan arabalı gezgin, aynı filmin Türk versiyonu <i>Aşka Susayanlar Seks ve Cinayet</i>’te bizim bağrımızdan kopup gelerek “namuslu” bir genç kızın öldürülmesine sebep olmuş, 1975 yılında <b>Juan Lopez Moctezuma</b>’nın <i>Mary, Mary, Bloody Mary</i> filminde arkadaşlarının kalleşliğine uğrayarak, sona kalan dona kalır hesabı otostop çekmek zorunda kalan kadın için bir kere daha vücuda gelen katil işte şimdi İngilizce ismiyle <i>Massacre</i> adlı bu filmde de cinayet aletini bıçaktan baltaya çevirerek karşıma çıkıyordu.* Yol kenarında bekleyen kırmızılı fahişeyi, arkasında sakladığı balta ile ormanlık alanda parçalara ayırarak katleden katil, film için iyi bir açılış gerçekleştirmişti gerçekleştirmesine ama seyirci için asıl sürpriz bundan sonra başlıyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/7PBx59jArSc" width="420"></iframe><br />
<div style="text-align: center;">
The Strange Vice of Mrs. Wardh</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<object bgcolor="#000000" classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" height="300" width="400"><param name="allowfullscreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="src" value="http://static.alkislarlayasiyorum.com/images/v3/player/ay25092013.swf?videoid=107831&player_name=ay_embed" /><param name="wmode" value="window" /><param name="menu" value="false" /><param name="scale" value="noScale" /><embed width="400" height="300" type="application/x-shockwave-flash" src="http://static.alkislarlayasiyorum.com/images/v3/player/ay25092013.swf?videoid=107831&player_name=ay_embed" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" wmode="window" menu="false" scale="noScale" bgcolor="#000000" /></object>
<br />
<div style="text-align: center;">
Aşka Susayanlar Seks ve Cinayet</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/Awptn9z_z9Y" width="420"></iframe>
<div style="text-align: center;">
Mary, Mary, Bloody Mary</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/MbtwjX2lQrw" width="420"></iframe>
<div style="text-align: center;">
*Massacre'nin videosunu bulamadığım için Fulci'nin The Cat in the Brain filminde kullandığı aynı sahne</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sıkı bir cinayet sahnesiyle açılan film, maalesef geri kalan dakikalarında sıkıcı performanslara sahne olmaktan kendini alamıyor. Korku filmi çekmekte olan film ekibini havaya sokmak için kaldıkları otele medyum çağıran yönetmen, böylelikle set ekibinin arasına bir de kötü niyetli bir ruh katmış oluyor ki, değmeyin keyfime. Zaten kimin elinin kimin cebinde olduğu bilinmeyen ekipte (seyirci hariç, zira film için seyirci her şeyi gören tanrı görevindedir) kısa süre içinde cinayetler baş gösterecek, seyircide hafiften bir “ulan hepsi ölse de bu filmden de çabuk kurtulsak” minvalinde bir hissiyat mevcuda getirecektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Efendime söyleyeyim, cinai gizemli sanatçı buhranı ve kaprisleriyle soslanmış bir adet kötü ruh filmi izlemek izleyenleri filme davet ederken, almayayım canım diyenlere (<strong>Cicuv cicuv Sürpriz Bozan</strong>; Filmin başındaki baltalı katile filmin devamında hiç yer verilmemesine, medyumun sebep olduğu kötü ruhun filmdeki cinayetlere saçma sapan neden olduğuna, katilin kim olduğu sorunsalında filmin kendi başına süpriz bozduğuna, cinayet sahnelerinin pek matah olmadığına değinmeden;<strong> Cicuv cicuv Sürpriz Bozan</strong>) en azından yönetmen hakkında birkaç bilgi vereyim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Andrea Bianchi</b>’nin en kötü filmi bu olsa gerek a dostlar. Yoksa <a href="http://giallofordummies.blogspot.com/2011/06/gerceklere-soyunun-nude-per-lassasino.html"><i>Nude per l’Assassino</i></a> (<i>Strip Nude for Your Killer</i>-1974), <a href="http://iyikotufilm.com/malabimba-1979/"><i>Malabimba</i> </a>(1979) ya da <i>Le Notti del Terrore</i> (<i>Burial Ground</i>-1981) kayda değer filmleridir. Tamam, <b>Bianchi </b>belki hiçbir zaman mükemmel filmler yapmadı ama B filmleri kategorisinde verdiği işler öpüp başa koyulası değil de ne?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Amaaan işte böyle sevgili seyirciler. Çalış, didin, film çek, sonra dünkü çocuklar çıkıp dır dır etsinler filmin hakkında. Allah nankör seyirciden korusun vallahi. Bu haftalık benden bu kadar. Gelecek sefer yine dandikus bir filmle bir araya gelmek üzere…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/jae1O89RQ6A" width="420"></iframe>
<br />
<blockquote>
<strong><a href="http://www.tersninja.com/?attachment_id=43521" rel="attachment wp-att-43521"><img alt="tugba shaolin" class="alignleft size-thumbnail wp-image-43521" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/09/tugba-shaolin-150x212.jpg" height="212" width="150" /></a>Massacre/Massacro</strong>
Yönetmen: Andrea Bianchi
Yapımcı: Lucio Fulci
Senaryo: Andrea Bianchi
Oyuncular: Gino Concari, Patrizia Falcone, Silvia Conti
Yapım: 1989, İtalya, 89dk.
</blockquote>
<div style="text-align: justify;">
*<b>Fulci</b> bir yıl sonra bu sahneyi ve başkalarını kendi <i>Gatto Nel Cervello</i> (Cat in the Brain) adlı filminde yeniden kullandı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk defa www.tersninja.com da 26.09.2013 tarihinde yayınlanmıştır.</div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-90155190782015132442016-12-18T21:27:00.001+02:002016-12-18T21:27:12.135+02:00Al Bundy’nin Slasher Hikâyesi: He Lives By Night<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/al-bundy.jpg"><img alt="" class="size-full wp-image-15700 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/al-bundy.jpg" height="127" title="al bundy" width="169" /></a> <a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-4.jpg"><img alt="" class="alignnone size-full wp-image-15701" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-4.jpg" height="127" title="He Lives By Night (4)" width="231" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
1982 yapımı <em>He Lives By Night</em> (<em>Ye Jing Hun</em>) için 80’lerdeki slasher patlamasının Hong Kong’daki yansıması diyebiliriz kısaca. Her ne kadar türünün gereği olarak kanlı bir seyir izlese de film, Hong Kong’un meşhur <a href="http://www.tersninja.com/fake-top-ten-cat-iii-filmleri">CAT III</a> kategorisinden sıyrılmayı başararak, <strong>CAT IIB</strong> sınıflamasıyla vizyona girmeyi başarmış ve yaklaşık 9 milyon Hong Kong doları kadar bir gişe hasılatı elde etmiş.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Renkli gece yaşantısının hüküm sürdüğü Hong Kong’un bir gece kulübünde, kumar makinelerinin içinden fırlayan kızlar ile robot dansı yapan bir dansçının ‘garip’ performansıyla açılarak, bardaki işi ertesi karanlık yollara sapan Fransız dansçı kızın, <strong>Dario Argento</strong>’vari stilize bir sahnede cinayete kurban gitmesiyle devam eden film, seyircinin beklentisini oldukça üst seviyelere taşıyor. Ama aynı seviyeyi korumak gibi bir derdi olmadığını, daha ilk dakikada cinayet mahalline gelen polis ekibinin gülünçlüğüyle gösteriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He.Lives_.By-2.jpg"><img alt="" class="size-large wp-image-15702 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He.Lives_.By-2-400x210.jpg" height="210" title="He.Lives.By (2)" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He.Lives_.By-3.jpg"><img alt="" class="size-large wp-image-15703 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He.Lives_.By-3-400x210.jpg" height="210" title="He.Lives.By (3)" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hong Kong korku sinemasının gedikli bir öğesi olduğunu düşündüğüm komedi unsuru, bu filmde de baş göstermiş. Onlarca iğrençlik arasında seyreden Hong Kong korku sinemasında, havayı yumuşatmak için mi korku filmlerine sos olarak yedirildiğinden çok emin olmasam da komedinin, her zaman beklenen etkiyi vermediğini söylemeliyim. En azından Batılı örneklere alışkın ve korku ile komedinin bir arada olma ihtimaline bile katlanamayan seyirci açısından. Bu filmle ilgili konuşacak olursak komedinin zaman zaman şapşallık noktasına varması böyle etkileyici başlayan bir filmi bile yoktan yere, yerle bir etmeye yetmiş. Film hakkında serzenişlerimi daha yazacağım ama önce filmin konusu hakkında biraz daha detaya girelim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<img alt="" class="size-large wp-image-15704 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-5-400x218.jpg" height="218" title="He Lives By Night (5)" width="400" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<img alt="" class="size-large wp-image-15705 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-6-400x220.jpg" height="220" title="He Lives By Night (6)" width="400" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşlenen ilk cinayetin ardından, ki seyirci katili ojeli tırnakları vesilesiyle kadın silüeti halinde görmüştür, olay mahallinde takılan polis ekibine yancı yazılan ve gencecik <strong>Simon Yam</strong> tarafından canlandırılan ekipten bir polisin okul arkadaşı olan radyo programcısı, oğlan kılıklı Sissy, gece yarılarına renk katan programında dinleyicilerini katil hakkında uyarır. İkinci bir cinayet işlendiğinde katilin karakteristik özellikleri daha net ortaya çıkmıştır. Katil, beyaz file çorap giyen kadınlara önce maket bıçağıyla (falçata olarak da bilinir) saldırmakta, sonra da çıkardığı beyaz file çorapla kurbanını boğmaktadır. Katille seyirciyi, bir müddet doğrudan karşı karşıya getirmeyen, ama katilin cinsiyeti hakkında seyircide soru işareti doğurmayı başaran film, öyle bir noktada koyveriyor ki, <strong>Argento</strong> gelse filmi kurtaramaz. (Hoş, o kendi filmlerine baksın…)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He.Lives_.By_.Night-s.jpg"><img alt="" class="size-large wp-image-15706 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He.Lives_.By_.Night-s-400x210.jpg" height="210" title="He.Lives.By.Night-s" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-1.jpg"><img alt="" class="size-large wp-image-15707 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-1-400x219.jpg" height="219" title="He Lives By Night (1)" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Cinayetlere gittikçe daha fazla sempati besleyerek, katili yakalamayı kafasına koyan Sissy, kendisine abayı yakan polis komiseri -<em>Sherlock Holmes</em> taklitli- Dragon’un (<strong>Kent Cheng</strong>) saflığından yararlanıp, katil hakkında toplanan bilgileri yorumlayarak, katilin cinsiyeti hususunda en doğru kararı verir. (Bu durumda aslında <em>Sherlock</em> taklidi yapan komiserden ziyade Sissy’dir.) Birlikte komedi unsurunu omuzlarına yüklenmiş olan çiftimiz, katili radyo programı aracılığıyla galeyana getirip deliğinden çıkardığında, aksiyon unsuru da tüm gerilimiyle beraber izleyiciyi selamlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
Aslında <em>slasher</em> yanında <em>giallo</em> olarak da sınıflandırılan filmi, türün örnekleri arasında ‘bence’ başarısız yapan şey, her iki türün özgün öğeleriyle başlayarak, yanlış yolda devam etmesi. Bunun en basit örneği de katili, daha filmin yarısı gelmeden ifşa etmiş olması. <em>Giallo</em> türü bir filmde son ana kadar katilin kimliğinin gizli tutularak gerilim seviyesi arttırılır, seyirci kafa yormaya zorlanırken, <em>He Lives By Night</em>’da maalesef seyirciye karşı böyle bir sorumluluk yok. Onun derdi daha çok gözler önünde bir kaçma kovalamaca aksiyonu sergilemek. Filme teknik açıdan söylenecek sözüm yok. 1983 yılında <strong>Hong Kong Film Awards</strong>, ‘en iyi görüntü yönetimi’ ve ‘kurgu’ dallarında verdiği ödüllerle söylemiş zaten söyleyeceğini.</div>
<blockquote>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-3.jpg"><img alt="" class="size-medium wp-image-15709 aligncenter" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-3-200x110.jpg" height="110" title="He Lives By Night (3)" width="200" /></a><a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-2.jpg"><img alt="" class="alignnone size-medium wp-image-15710" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He-Lives-By-Night-2-200x110.jpg" height="110" title="He Lives By Night (2)" width="200" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<em>Solda <strong>Simon Yam</strong>, sağda <strong>Eric Tsang</strong></em></div>
</blockquote>
<div style="text-align: justify;">
Hong Kong korku-komedisi, insanı sinemadan hatta hayattan soğutma tehlikesi taşır sevgili okuyucular. Ben soğudum, oradan biliyorum. Filmin zihnimde bu kadar olumsuz bir izlenim bırakmasının nedeni belki de çok uzun bir süre izlemek isteyip de izleyemem oldu. Büyük bir beklenti içerisine girince, filmin ‘fos’ çıkması adettendir, malum... Film hakkında bu kadar olumsuz yazdım, evet ama yine de bir Hong Kong filmidir, şans vermek iyidir yani. Üstelik film <strong>Cat III</strong> filmlerinin ilk ve de günümüz Hong Kong sinemasının yıldızlarından <strong>Simon Yam</strong>’ın yan rolde olduğu kariyerinin başındaki filmlerinden biri olması, yine pek ünlü <strong>Eric Tsang</strong>’ın aynı zamanda yapımcısı olduğu bu filmde punkçı bir karakterle küçük bir rolde oynaması vesilesiyle de bir kenara not edilebilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Filmden intikamımı alırcasına açık (spoiler) ederek son vermek gerekirse, kendisini aldatan karısını doğrayarak cinayet işlemeye başlayan ayakkabı satıcısı bir katilin beyaz file çoraplı (belli ki zevksiz) kadınlardan intikam alma öyküsünün, söz konusu çorapla uzaktan yakından ilgisi olmayan başka bir kadın (Sissy) tarafından sona erdiriliş öyküsüdür, <em>He Lives By Night</em>. Bu noktada ‘gece yaşayan’ aslında ‘he’ olan katil mi, yoksa ‘he’ görünümlü ama ‘she’ olan ve geceye radyo programıyla hükmeden Sissy midir? İşte o noktada tereddütteyim. Slasher’ın büyük günahı, giallo’nun ise vazgeçilmezi ‘seks’ öğesinin yerini komedi ile dolduran film, büyük beklentileri karşılayamasa da Uzakdoğu örneği olması açısından kayda değer bir örnek sayılır. (Kıyamadım gene…)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/V-eML43TUUQ" width="420"></iframe>
<blockquote>
<table>
<tbody>
<tr>
<td><a href="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He_lives_by_night00.jpg"><img alt="" class="alignnone size-thumbnail wp-image-15714" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2011/01/He_lives_by_night00-150x230.jpg" height="230" title="He_lives_by_night00" width="150" /></a></td>
<td><strong>He Lives By Night
Ye Jing Hun
</strong>
Yönetmen: Po-Chih Leung
Senaryo: Lo Gin
Oyuncular: Sylvia Chang, Kent Cheng, Ngaai Dik, Simon Yam
Yapım: 1982, Hong Kong, 86 dk.</td>
</tr>
</tbody>
</table>
</blockquote>
<div style="text-align: justify;">
<em>İlk defa 27.01.2011tarihinde www.tersninja.com da yayınlanmıştır.</em></div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-49001824730873338942016-12-18T21:23:00.001+02:002016-12-18T21:37:05.651+02:0010 Güzide Lucio Fulci Filmi<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/10-guzide-lucio-fulci-filmi/12803268_ori/" rel="attachment wp-att-42776"><img alt="lucio fulci" class="alignnone size-medium wp-image-42776" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/12803268_ori-200x150.jpg" height="150" width="200" /></a> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yaşamının büyük bir bölümü İtalyan tür sinemasına ürün vererek geçirmiş bir büyük ustanın upuzun filmografisinde, korku gerilim alt türünde çektiği filmleri içinden cımbızla çektiğimiz 10 tanesi kendi aralarında sıralandı. Oldukça çekişmeli geçen sıralama esnasında bazı filmlerin gözü çıktı, bazı filmlerin bandı koptu. Ama <em>olsundu</em>. Gore, gerilim ve gizem üstadı <strong>Lucio Fulci</strong>'ye değerdi.
</div>
<a name='more'></a><div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/10-guzide-lucio-fulci-filmi/sette-note-in-nero/" rel="attachment wp-att-42779"><img alt="sette note in nero" class="alignnone size-large wp-image-42779" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/sette-note-in-nero-420x305.jpg" height="305" width="420" /></a> </div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>1. Sette Note in Nero (The Psychic) 1977</strong>
Psişik güçlere sahip Virginia’nın (Jennifer O’Neill), gündüz düşlerinin peşinde bir gizemi çözme telaşı. Fulci’nin gerilim, kurgu ve görselliği bir zanaatkar edasıyla dengelediği ustalık dönemi eseri. Seyirciyi ters köşeye yatıran mükemmel bir film. Adeta bir başyapıt. Tevekkeli değil bizim de listemizin 1 numerosu! </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/vwa74WqipwE" width="420"></iframe>
<strong> </strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><a href="http://www.tersninja.com/10-guzide-lucio-fulci-filmi/a-lizard-in-womans-skin/" rel="attachment wp-att-42780"><img alt="A-LIZARD-IN-WOMANS-SKIN" class="alignnone size-large wp-image-42780" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/A-LIZARD-IN-WOMANS-SKIN-420x328.jpg" height="328" width="420" /></a></strong> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>2. Una Lucertola con la Pelle di Donna (A Lizard in a Woman’s Skin) 1971</strong>
Pastel renkli 70’lerin başlangıcını 68’in ertesinden kalan renklerle bezeyen, öykünün geçtiği mekanları mükemmel kadrajlarla ön plana çıkaran, kabuslarla psikanalizin sularında gezen Carol’un (Florinda Bolkan) cinai hezeyanlarının tezahürü. Erotizm ve cinayeti bir araya getiren film, Fulci’nin kamera oyunlarıyla bir sanat eserine dönüşüyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/m-csIasNCRY" width="420"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/10-guzide-lucio-fulci-filmi/non-si-sevizia-un-paperino/" rel="attachment wp-att-42781"><img alt="non si sevizia un paperino" class="alignnone size-large wp-image-42781" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/non-si-sevizia-un-paperino-420x305.jpg" height="305" width="420" /></a>
<strong> </strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>3. No si Sevizia un Paperino (Don’t Torture a Duckling) 1972</strong>
Fulci’den bir köy giallosu. Türün şehirlilik ve beynelmilellik temelinde yükselen anlatı örgüsünü köye taşıyarak, Fulci’nin popüler alt türlere her zaman kendine özgü dokunuşlarla yaklaştığını kanıtlayan bir film. Köydeki çocuk ölümleri ve voodoo bebekleri. Florinda Bolkan’ın asilliği, Barbara Bouchet’in şuhluğu ve Tomas Milian’ın asiliği. Başka bir şey eklemeye gerek var mı?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/l2jUcDZPwkY" width="420"></iframe> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>4. …E Tu Vivrai nel Terrore! L’aldilà (The Beyond) 1981</strong>
Yapıların bodrum katlarının iyi kontrol edilmesi ve bakılması gerektiğinin kanıtı film. Cehennemin Kapıları üçlemesinin (City of the Living Dead, The House by the Cemetery) ikinci filmi. Fulci'nin korku dehası olduğunun göstergesi. Cehennemin yedi kapısından birinin açılmasıyla ortaya çıkan kötülük silsilesi. Doğaüstü güçler, kötümser final. Bu filmi neden 1 numaraya almadık ki?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/vltPK0IfP4M" width="420"></iframe> </div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>5. Quella Villa Accanto al Cimitero (The House by the Cemetery) 1981</strong>
"Evlerinin önü boyalı yatır, gel kes beni Fulci satır satır" adlı türkünün kaynağı. Kötülüğün merkezi yine mimari, yine bir bina. Görsel efekt uzmanı Fulci, adeta döktürüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/zbIiJeCpCgY" width="420"></iframe> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.tersninja.com/10-guzide-lucio-fulci-filmi/una_sullaltra/" rel="attachment wp-att-42799"><img alt="Jean Sorel ve Marisa Mell" class="size-large wp-image-42799" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/Una_sullaltra-420x236.jpg" height="236" width="420" /></a> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>6. Una sull’Altra (One on the Top of the Other) 1969</strong>
Sofistike entrikalar yumağı. Zengin muhitte geçen klas bir giallo. İşin içinde hayat sigortası varsa bebeğim, aşkı unutmaya inan ki gebeyim. Paranın olduğu yerde huzurun kalmayacağının kanıtı. Akıl karıştıran oyunlar, erotik esinlemeler, kızlar için Jean Sorel, erkekler için Marisa Mell.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/D0TLlL44bIQ" width="420"></iframe> </div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><br /></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>7. The Black Cat 1981</strong>
Kedili vahşet yumağı. Kedi deyince hayatı duranlardansanız daha fazla yazmaya gerek yok demektir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/5dEEwnYDd7o" width="420"></iframe>
<a href="http://www.tersninja.com/10-guzide-lucio-fulci-filmi/zombi_2_/" rel="attachment wp-att-42800"><img alt="zombi_2_" class="alignnone size-medium wp-image-42800" src="http://www.tersninja.com/wp-content/uploads/2013/07/zombi_2_-200x308.jpg" height="308" width="200" /></a> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>8. Zombi 2 1979</strong>
Vahşetiyle zombileri sevdiren güzelleme. Ara açıp, hasetlik çıkaran bir sinema hatırası. Birincisini görmeden ikiyle piyasayı altüst eden film. Tropikal bir adada gizem içinde kaybolan babasının peşinden giden genç kadının zombilerle sınanması. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>9. Paura nella Città dei Morti Viventi (City of the Living Dead) 1980</strong>
Fulci'yi dünya piyasasına tanıtan Zombiliboylardan bir diğeri. Amma velakin asıl Cehennemin Kapıları üçlemesinin ilki. Ölenler ve dirilenler. Kısaca "Aşağıdakiler, Yukardakiler". </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<strong>10. Lo Squartetore di New York (The New York Ripper) 1982</strong>
Büyük kentin seri katil ve genç kadın çilesine Fulci yaklaşımı. Kanlı bir slasher evrakı. Türküde de söylendiği gibi; Gore gore olmuş dalaklarım kanıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="allowfullscreen" frameborder="0" height="315" src="//www.youtube.com/embed/O98nSv6QGyg" width="420"></iframe> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazar: Tugba & K. İlk defa www.tersninja.com da yayınlanmıştır.</div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-4235483450682715232015-11-09T19:35:00.003+02:002015-11-09T19:36:37.216+02:00Ceset Sayısındaki Şaibe a.k.a. La Muerte Ronda a Monica <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-RaGRsPE1B1A/VkClehNeRLI/AAAAAAAAHrs/wu5w8r466gM/s1600/La_muerte_ronda_a_M_nica-655421723-large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://1.bp.blogspot.com/-RaGRsPE1B1A/VkClehNeRLI/AAAAAAAAHrs/wu5w8r466gM/s400/La_muerte_ronda_a_M_nica-655421723-large.jpg" width="287" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<i>Death Haunts Monica</i> / <i>La Muerte Ronda a Monica</i>, 1976 yılı
yapımı bir İspanyol giallosu. Giallo sinemasının gedikli aktörlerinden <b>Jean
Sorel</b>’i de bünyesine katarak yola çıkmış olan film, ceset sayısındaki şaibeyle
ön plana çıkıyor. <o:p></o:p><br />
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Büyük bir şirketin üç ortağından biri olan Federico (<b>Jean Sorel</b>), asıl finansmanını ultra zengin karısı Monica'dan sağlamaktadır. Şirketin en büyük hissesi de ona aittir. Diğer ortaklar Arturo ve Elena ile arası iyi gözükmesine rağmen ortada para varsa işlerin kısa sürede değişeceği bir giallo filminde bakidir. Nitekim Federico'nun şirketteki fotoğraf çekimleri sırasında tanıştığı ve küçük bir kaçamak yaşadığı manken Eva ile ilişkisini, iş ortağı Elena, karısı Monica'ya çıtlatır. Lüks hayatında buhrandan buhrana giren Monica ise bu durum karşısında kocasını boşamaya karar verir. Fakat Federico karısından boşanmamak için aşkını öne sürmekten kendini alıkoymayacaktır. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Ek02untU8pA/VkCvyQzcsoI/AAAAAAAAHs0/0hh_-24-sVI/s1600/as%25C4%25B1.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Sürprizbozan Sahne" border="0" height="218" src="http://2.bp.blogspot.com/-Ek02untU8pA/VkCvyQzcsoI/AAAAAAAAHs0/0hh_-24-sVI/s320/as%25C4%25B1.PNG" title="" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Sürprizbozan Sahne</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bu arada, Federico'nun aksiyonlu geçmişinden çıkıp gelen ve Federico'ya para için şantaj yapan bir adamın varlığı işleri daha da karıştırır. Gecelerden bir gece Monica'nın evine giren bir adam, Monica tarafından vurulur, ama işte bu andan sonra katil ve kurban ile aşıklar birbirine karışacak, kim katil, kim kurban, kim aşkı paraya tercih ediyor, hepsi birer birer ortaya çıkacaktır. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Başta da belirttiğim gibi film, benim gözümde ceset sayısındaki şaibe ile ön plana çıkıyor. Oyuncu sayısına bakılırsa zaten 6 kişi ile çekilmiş olan filmde ceset sayısı nasıl 7 oluyor? Hemen cevaplayalım; işte böyle!</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-FyQEqWesMT0/VkCpal85gSI/AAAAAAAAHr8/BwHN8B7UnPc/s1600/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Bk%25C3%25BCrk%2B%25282%2529.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="175" src="http://1.bp.blogspot.com/-FyQEqWesMT0/VkCpal85gSI/AAAAAAAAHr8/BwHN8B7UnPc/s320/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Bk%25C3%25BCrk%2B%25282%2529.PNG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-U5jn5fISX4U/VkCpaGw8-GI/AAAAAAAAHr0/RwyjMbrhZBU/s1600/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Bk%25C3%25BCrk%2B%25283%2529.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="188" src="http://3.bp.blogspot.com/-U5jn5fISX4U/VkCpaGw8-GI/AAAAAAAAHr0/RwyjMbrhZBU/s320/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Bk%25C3%25BCrk%2B%25283%2529.PNG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Filmdeki 3 kadın oyuncudan 3'ünün de üzerinde kürk var. Tabi bunun için senaristi ya da yönetmeni suçlayacak halimiz yok. Olsa olsa dönemin moda anlayışının giallo için zemin hazırladığı söylenebilir. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Yaklaşık 81 dakikalık filmde heyecan yavaş yavaş tırmanırken, aksiyonun başlaması da biraz zaman alıyor. Ama aksiyon başladıktan sonra da soluksuz bir şekilde tamamlanıyor film. Eski bir kopyadan seyretmiş olmanın etkisi de az değil elbette ama filmi az biraz sıkıcı yapan da görüntülerdeki monotonluk sadece. Yoksa film, giallonun temel taşları para, zenginlik, kurumsal (!) bir şirket, bol bol telefon kullanımı (neyse ki o dönem cep telefonu yokmuş), seks ve cinayetler ile gerçekten iyi kotarılmış. Özellikle kuledeki cinayet sahnesi, başroldeki <b>Nadiuska</b>'nın histerik oyunculuğuyla filme damgasını vuruyor. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-m6dLA4sKcVk/VkCuSKo2SOI/AAAAAAAAHso/mLKg9emY5hw/s1600/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25281%2529.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="170" src="http://1.bp.blogspot.com/-m6dLA4sKcVk/VkCuSKo2SOI/AAAAAAAAHso/mLKg9emY5hw/s320/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25281%2529.PNG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-sxNh3Sc29DY/VkCuRgrgzsI/AAAAAAAAHsY/OV2l8rny0r0/s1600/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25282%2529.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="173" src="http://3.bp.blogspot.com/-sxNh3Sc29DY/VkCuRgrgzsI/AAAAAAAAHsY/OV2l8rny0r0/s320/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25282%2529.PNG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-eGhcRntKRx0/VkCuSG2_PjI/AAAAAAAAHsw/iRY95wNNhJE/s1600/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25283%2529.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="157" src="http://2.bp.blogspot.com/-eGhcRntKRx0/VkCuSG2_PjI/AAAAAAAAHsw/iRY95wNNhJE/s320/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25283%2529.PNG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-YillHU2MHiU/VkCuS5CbzuI/AAAAAAAAHss/4IKEWdTrEqs/s1600/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25284%2529.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="175" src="http://3.bp.blogspot.com/-YillHU2MHiU/VkCuS5CbzuI/AAAAAAAAHss/4IKEWdTrEqs/s320/la%2Bmuerta%2Bronda%2Ba%2Bmonica%2Btelefon%2B%25284%2529.PNG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Son olarak, filme elbette başlığındaki kadın ismi nedeniyle vuruldum. Başroldeki <b>Nadiuska</b>'nın imdb'deki filmografisinin kabarık olmaması tuhaf geldi doğrusu. Ablanın en çarpıcı rolünün <i>Barbar Conan</i>'da Conan'ın annesini olduğu gözüküyor. 70'lerde İtalyan giallo filmlerinde "boy boy" boy gösteren <b>Jean Sorel</b> için pek bir şey söylemeye gerek yok sanıyorum. Şimdilik İspanyol giallo sularından bu kadar... </div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-77061535488918959972015-07-25T15:43:00.001+03:002015-07-25T15:46:16.479+03:00SPASMO OST (THE X-RAY EDITION)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-ZB98Zf4Bm8c/VbOEHResfbI/AAAAAAAAAxc/LYbJROn5GRc/s1600/spasmo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="172" src="http://3.bp.blogspot.com/-ZB98Zf4Bm8c/VbOEHResfbI/AAAAAAAAAxc/LYbJROn5GRc/s400/spasmo.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Umberto Lenzi'nin 1974 tarihli <a href="http://giallofordummies.blogspot.com.tr/2012/01/spasmo-aka-beyin-duduklemesi.html">Spasmo</a> filminin Ennio Morricone'ye ait müzikleri bu yıl Dagored Plakçılık tarafından plak formatında yayınlandı. Bağımsız plak dükkanlarını kalkındırma ve özendirme amacı taşıyan Record Store Day'e özel 2 farklı kapak versiyonuyla piyasaya sürülen plak, sınırlı sayıda basılmış olması (500'er tane) ve bu güne özel basılan plakların kendine özgü bir öncelikli satın alma usulü olması nedeniyle, elini çabuk tutan birkaç şanslı kişinin elinde kaldı. Bu şanslı kişiler arasında biz yokuz. Neyse ki, Dagored bu harika albüm için yeter miktarda başka bir baskı hazırladı ve biz fakir giallo severleri fazlasıyla mutlu etti.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
Önce Record Store Day'de kaçırdıklarımızı görüp habis duygularla yad edelim:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: justify;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-3PMc6XiSGh8/VbNvfcQO5JI/AAAAAAAAAwg/sFoqUXfmHMY/s1600/spasmo_hand.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="150" src="http://1.bp.blogspot.com/-3PMc6XiSGh8/VbNvfcQO5JI/AAAAAAAAAwg/sFoqUXfmHMY/s200/spasmo_hand.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hand Edition</td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-notPPsm5HYo/VbNvfa-74TI/AAAAAAAAAws/DbtCWwiuGf4/s1600/spasmo_mouth.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="150" src="http://1.bp.blogspot.com/-notPPsm5HYo/VbNvfa-74TI/AAAAAAAAAws/DbtCWwiuGf4/s200/spasmo_mouth.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Mouth Edition</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu iki güzellikten sonra Dagored yaralara merhem olmak için yeni baskıda yine bir fetiş nesnesi üretmeye kalkışmış ve albümün X-ray temalı bir versiyonunu basmış. Plağın dış kapağı şeffat pvc üzerine filmin el ve ağız görsellerinin röntgen izlenimi verecek şekilde önlü arkalı konuşlandırılmasıyla oluşturulmuş. Plağın kendisi ise renksiz şeffaf, Ortasında yalnızca parça isimleri yazıyor. Plak içinde herhangi bir kitapçık ya da broşür yok. Röntgen görüntüsünü bozmamak için bilgi ve belgeden tasarruf edilmiş sizin anlayacağınız. Plağı ilk gördüğümde aklıma Roll dergisinde yıllar önce okuduğum bir yazı geldi. Rock'n'roll ateşinin her yanı sardığı soğuk savaş döneminde Sovyet gençliği rock'n'roll plaklarını röntgen filmlerine basarak el altından dolaşıma sokuyormuş. Şimdilerde böyle bir işe kalkışacak kişi, bilginin serbestçe dolaşımını değil de tuzlu bir koleksiyon nesnesi yaratmayı amaçlayacaktır şüphesiz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Plak ve kapağın görünümü aşağıdaki gibi (El mankeni Tuğba):</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-xkGTsQOWvaU/VbN40r3YXxI/AAAAAAAAAxE/hFDvmX7Zc-g/s1600/IMG_7849.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-xkGTsQOWvaU/VbN40r3YXxI/AAAAAAAAAxE/hFDvmX7Zc-g/s320/IMG_7849.JPG" width="240" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-RigbXITkpBI/VbN40BnZJaI/AAAAAAAAAxA/GN-q66TPAFk/s1600/IMG_7850.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-RigbXITkpBI/VbN40BnZJaI/AAAAAAAAAxA/GN-q66TPAFk/s320/IMG_7850.JPG" width="240" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-YAuJ3Vuubtg/VbN4til4kTI/AAAAAAAAAw4/tkUutpa_G30/s1600/IMG_7851.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-YAuJ3Vuubtg/VbN4til4kTI/AAAAAAAAAw4/tkUutpa_G30/s320/IMG_7851.JPG" width="240" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Müziklerin bestecisi ve aranjörü Ennio Morricone üstadımız. Orkestra şefi ise bir başka üstat Bruno Nicolai. Albümde esas olarak 3 şarkı var. Açılış müziği Bambole, tema müziği Spasmo ve gerilimli sahnelerde kullanılan (adı üzerinde) Stress Infinito. Diğerleri bu parçaların film boyunca farklı şekilde icra edilmiş halleri. Örneğin açılış müziği Bambole'yi ilk olarak koro vokaliyle dinlerken diğer versiyonlarında vokal yerine klarinet eklenmiş ya da aksak bir ritm düzenlemesiyle duyuyoruz. Stress Infinito ise her versiyonunda farklı katman ve ritm blokları içeriyor. Bana kalırsa Bambole ve Spasmo bir Giallo'da duyabileceğiniz en güzel Morricone düzenlemelerinden. Favorim vokal, yaylılar ve orgun mükemmel bir uyum içinde karanlıkta salındığı Spasmo #3 (<a href="https://www.youtube.com/watch?v=jjwHGFm82gY">Burada</a> Rassimov fotoğraflarının arka planına yerleştirilmiş).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Uzun lafın kısası, albümü dinleyin, filmi izleyin ve bizi okumaya devam edin.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/EEby18eXeLU/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/EEby18eXeLU?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-32806717312016684922015-05-28T20:04:00.000+03:002015-05-28T20:04:19.990+03:00DONUK GÖZLÜ ADAM / L'UOMO DAGLI OCCHI DI GHIACCIO (1971)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-7gikpkJMN8M/VWcmtG4nZJI/AAAAAAAAHp0/3b5haQDqEG4/s1600/icy.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://3.bp.blogspot.com/-7gikpkJMN8M/VWcmtG4nZJI/AAAAAAAAHp0/3b5haQDqEG4/s640/icy.jpg" width="450" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-u7qvXPmP9FU/VWcoVGMWuiI/AAAAAAAAHqU/ZNL736R9ovc/s1600/mart%2B1973%2B%25281%2529.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-u7qvXPmP9FU/VWcoVGMWuiI/AAAAAAAAHqU/ZNL736R9ovc/s320/mart%2B1973%2B%25281%2529.JPG" width="280" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-LYwOXVlI_hQ/VWcoVCKblpI/AAAAAAAAHqQ/oObbP_SNLsI/s1600/mart%2B1973%2B%25282%2529.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="202" src="http://2.bp.blogspot.com/-LYwOXVlI_hQ/VWcoVCKblpI/AAAAAAAAHqQ/oObbP_SNLsI/s320/mart%2B1973%2B%25282%2529.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Orijinal ismine olan sadakatin göz yaşarttığı bir başka türkçe giallo afişi de Donuk Gözlü Adam. 1971 tarihli Alberto de Martino imzalı filmin elbette gözleri donduran en önemli öğesi Barbara Bouchet. Film sinemalarımızda 1973 tarihinde oynamış. The Man with Icy Eyes gibi uluslararası arenada aldığı gıldırgıcık isminin aksine Donuk Gözlü Adam demek ne kadar da şairane değil mi sevgili dostlar? Filmin orijinal posterindeki güzellik bu versiyonda olmasa da fena sayılmaz kanımca...</div>
<br />Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-36997619714163783832015-05-28T19:57:00.000+03:002015-05-28T20:04:51.119+03:00ÖLÜM KAPIYI İKİ KERE ÇALAR / DEATH KNOCKS TWICE (1969)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-PSrgQDUJqNY/VWcmdp0fr4I/AAAAAAAAHps/dihyV2Ux2rY/s1600/Untitled-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://3.bp.blogspot.com/-PSrgQDUJqNY/VWcmdp0fr4I/AAAAAAAAHps/dihyV2Ux2rY/s640/Untitled-1.jpg" width="442" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
1969 gibi erken tarihli bir giallo olan Ölüm Kapıyı İki Kere Çalar (İlk çaldığında merhamet mi besliyor?), ülkemizde vizyona geç bir tarihte, 1974'te girmiş. Death Knocks Twice, La Morte Bussa Due Volte ve Blonde Connection gibi isimlerle de bilinen filmin posteri çok da ahım şahım değilse de insanda şöyle "du bi daha bakim" hissi uyandırmıyor değil... </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-35748064925937735282015-05-28T17:23:00.003+03:002015-05-28T20:05:15.393+03:00VAHŞİ GENÇLER / LA POLIZIA CHIEDE AIUTO<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-BYCl5gqdHOQ/VWcjBZPVdBI/AAAAAAAAHpY/um5sRCe_nOs/s1600/la%2Bpolizia.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://1.bp.blogspot.com/-BYCl5gqdHOQ/VWcjBZPVdBI/AAAAAAAAHpY/um5sRCe_nOs/s640/la%2Bpolizia.jpg" width="438" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-LVlEKegDM0s/VWcjZ2XcKzI/AAAAAAAAHpg/7L0n28N37j0/s1600/EK%25C4%25B0M%2B1976.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="141" src="http://2.bp.blogspot.com/-LVlEKegDM0s/VWcjZ2XcKzI/AAAAAAAAHpg/7L0n28N37j0/s320/EK%25C4%25B0M%2B1976.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Massimo Dallamano'nun 1974 tarihli La Polizia Chiede Aiuto adlı filmi aynı yıl Vahşi Gençler adıyla Türkiye'de vizyona girmiş. Yönetmenin asıl bombası What Have You Done To Solange?'dan hareketle What Have They Done To Your Daughters? gibi ebevenylere seslenen alternatif bir isimle görücüye çıkan film, aşksiyonu giallo ile buluştururken çöplüklerde debelenmeyi seven bizler, bakalım daha nice cevherle buluşabilecek miydik? </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-1612008767927351082015-05-28T16:56:00.003+03:002015-05-28T20:05:37.532+03:00SEVİŞEREK ÖLDÜR / I DUE VOLTI DELLA PAURA (1972)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-0z4WywaBUeM/VWccLTI9vaI/AAAAAAAAHo8/NpNIbcVtZPU/s1600/i%2Bdue%2Bvolti%2Bdella%2Bpaura.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://3.bp.blogspot.com/-0z4WywaBUeM/VWccLTI9vaI/AAAAAAAAHo8/NpNIbcVtZPU/s640/i%2Bdue%2Bvolti%2Bdella%2Bpaura.jpg" width="449" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-0dQG8yGZIFY/VWceUJp9-9I/AAAAAAAAHpM/ZZ9jjdtEQ3k/s1600/nisan%2B1973.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="111" src="http://3.bp.blogspot.com/-0dQG8yGZIFY/VWceUJp9-9I/AAAAAAAAHpM/ZZ9jjdtEQ3k/s400/nisan%2B1973.JPG" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Dünkü yayında posterdeki iki film karmaşasından söz ederken bir hata yapmış olabilirim. Zira Anita Strindberg ve George Hilton'u buluşturan bir de bu film var: I Due Volti Della Paura, aslında İspanyol bir yönetmen tarafından çekilmiş olması sebebiyle Coartada en Disco Rojo veyahut The Two Faces of Fear. Türkiye'de Sevişerek Öldür gibi gıldırgıcık bir isimle vizyona girmesi de güzel olmuş. Hilton abimiz, tek gözü ile nişan alırken, Anita ablamızın yeşil gözleri ön plana çıkarılmış. Bir zamanların meme ucu sansürü siyah bantlar da açıkçası göz dolduruyor... </div>
<br />Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-37668025051151710622015-05-27T17:40:00.000+03:002015-05-27T17:55:43.797+03:00ÖLÜME ADIM ADIM / L'ASSASSINO E AL TELEFONO (1972)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-QfDrWiKL-2w/VWXV131lGBI/AAAAAAAAHoU/wawHjZ9wBrk/s1600/lassassinoealtelefono.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://1.bp.blogspot.com/-QfDrWiKL-2w/VWXV131lGBI/AAAAAAAAHoU/wawHjZ9wBrk/s640/lassassinoealtelefono.jpg" width="448" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-RdLEAZKd6Wo/VWXa0qtzFCI/AAAAAAAAHok/gLGjBPnUyxs/s1600/21.3.1977milliyet.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-RdLEAZKd6Wo/VWXa0qtzFCI/AAAAAAAAHok/gLGjBPnUyxs/s320/21.3.1977milliyet.JPG" width="313" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
1972 yapımı Alberto De Martino'nun L'Assassino... E al Telefono / The Killer is on the Phone adlı filmi vizyona Ölüme Adım Adım adıyla girmiş Türkiye'de 1977'de. Yalnız posterde bir karışıklık var. Alt kısımda görülen George Hilton ve Anita Strindberg'in bu filmde bir işi yok. İkilinin La Coda dello Scorpione / The Case of the Scorpion's Tail adlı filminin afişi ile ortak bir çalışma olmuş. Kimbilir belki iki film birden oynatan bir sinemada tek afişle olayı kotarmışlardır. :-P</div>
<br />Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-67855796272877521742014-12-20T09:53:00.001+02:002014-12-20T09:53:59.481+02:00LİNÇ - DON'T TORTURE A DUCKLING (GAZETE İLANI)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-sStIHv_Rjqw/VJUqGtrqkDI/AAAAAAAAHmU/BKnr8kyc7b8/s1600/L%C4%B0N%C3%87.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-sStIHv_Rjqw/VJUqGtrqkDI/AAAAAAAAHmU/BKnr8kyc7b8/s1600/L%C4%B0N%C3%87.JPG" height="640" width="316" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
2 Mart 1975 Pazar gününün Milliyet Gazetesi'nde bir ilan. <b>Lucio Fulci</b>'nin <i>Non Si Sevizia Un Paperino</i> / <i>Don't Torture a Duckling</i> adlı 1972 yapımı filmi için ilan. <i>Linç</i> adıyla gösterime girecek olan film, dünyayı dehşetten titretmiş o zamanlar...</div>
<br />Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-63385280381758676582013-09-25T07:33:00.000+03:002013-09-25T11:33:52.057+03:00MİLANO'DA DÜKKAN: BLOODBUSTER<div style="text-align: justify;">
Milano. Karanlıklar kenti. Bu şehre kaç kere daha gidersem gideyim, sanırım izlenimim hiç değişmeyecek. Milano'da yapılacak en iyi şey, evde oturup korku filmi seyretmektir. Gri renk, bir kente bu kadar mı yakışır (!)! </div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün bu zırvalamamın nedeni Milano'yu bir türlü sevememiş olmam. Yüz bin kere daha gitsem gene sevmeyeceğim gene sevmeyeceğim arkadaş. Bizde zorlama yok...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu seferki gezimizin nasıl geçtiğini anlayamadığım için sinema üzerine fazla verim alamadık maalesef. Bünyesel yorgunluk, kafa bulanıklığıyla birleşince, üzerine bir de 'euronun önlenemez yükselişi' eklenince ben Milano'dan bir bok anlamadım, ne yapayım! Gitmeden evvel bir iki dükkan araştırması yapmıştım ama kağıt üstündekiyle pratikteki her zaman çeliştiği için beni neyin beklediğini bilmiyordum doğrusu. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-qFnZ2HDW23E/UkKceLycvVI/AAAAAAAAHVU/DM_cJDjjpgw/s1600/IMG-20130625-00554.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://1.bp.blogspot.com/-qFnZ2HDW23E/UkKceLycvVI/AAAAAAAAHVU/DM_cJDjjpgw/s400/IMG-20130625-00554.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Milano'daki en süper dvd-vhs-kitap dükkanı sanırım <b><a href="http://www.bloodbuster.com/index.php?idlingua=1">Bloodbuster</a></b>. Buraya sabahtan gir, akşama zor çıkarsın. Ama bizim yaptığımız gibi bütün gün dolaşıp helak olduktan sonra girersen, mal mal bakar eli boş çıkarsın, demedi deme... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-JIApOFZlUQo/UkKcAPcd7AI/AAAAAAAAHVM/aeDpihCfzZc/s1600/negozio1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="300" src="http://3.bp.blogspot.com/-JIApOFZlUQo/UkKcAPcd7AI/AAAAAAAAHVM/aeDpihCfzZc/s400/negozio1.jpg" width="400" /></a></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Korku genel başlığı altında alt türleriyle birlikte burda yok yok. Dvd ağırlıklı olmakla birlikte, vhs reyonu da var. Fiyatlar, türk lirasına göre ortalamanın biraz üzerinde ama iyi karıştırırsanız daha ucuz şeyler bulmak da mümkün. Misal <b>Dellamorte Dellamore</b>'nin vhs'sini 3 euro olmasına rağmen almamış olduğuma hala dövünüyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İtalya'nın siesta saatlerindeki esnaf davranışlarına hala alışamadığımdan dükkanı yalnızca bir gün açık yakalayabildik. O gün de dediğim gibi iyice sersemlemiş olduğumuzdan bön bön bakınıp, dizlerimizde derman kalmadığı için birkaç sinema dergisi alıp çıktık dükkandan. Pişmanım evet dostlarım. Pişmanım ama ne faide. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dükkan sahibi olduğunu tahmin ettiğim abi, ilk bakışta biraz soğuk bir tip gibi geldi bana. Aslında ilk bakışta ben de soğuk bir tip olduğum için bana da öyle gelmiş olabilir, bilemedim... Bloodbuster'ın güzel bir internet sitesi ve <b><a href="https://www.facebook.com/pages/Bloodbuster/71961779991?ref=ts&idlingua=1">facebook sayfası </a></b>da var. Ayrıca bu abi, Milano çevresinde çeşitli etkinlikler de yapıyor sanıyorum korku sineması üzerine. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Diyeceğim o ki, dükkan güzel, içindekiler daha da güzel. İnsanın rafları böyle okşayası geliyor. Keşke hepsi benim olsa, na böyle tüm gün oturup izlesem teker teker... Nerde o günler?...</div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3117038389582639215.post-30195494245522209472013-03-28T11:42:00.000+02:002013-03-28T11:42:15.973+02:00Il Gatto dagli Occhi di Giada / Sarı Gözlü Kedi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-o3r99mc7HcA/UVQPKGBr5zI/AAAAAAAAHKU/gQgYqty6L9U/s1600/Il+Gatto+dagli+Occhi+di+Giada.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://4.bp.blogspot.com/-o3r99mc7HcA/UVQPKGBr5zI/AAAAAAAAHKU/gQgYqty6L9U/s640/Il+Gatto+dagli+Occhi+di+Giada.jpg" width="382" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Yönetmen <b>Antonio Bido</b>'nun <i>Il Gatto dagli Occhi di Giada/Watch Me When I Kill</i> adlı filminin <i>Sarı Gözlü Kedi </i>adıyla Türkçe tanıtım afişi. Afiş dediysem el kadar bir şey aslında. En az 8 aydır internet sitesinde takip altında tuttuğum ve 1.5 tl gibi komik fiyatına rağmen ısrarla almadığım afişçiğe sonunda kavuşmuş bulunuyorum. Orijinali de işte şu alttaki;</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-q0jabv6fRT4/UVQQU0EhOnI/AAAAAAAAHKk/uAxGWPMH7Zc/s1600/Il+Gatto+dagli+Occhi+di+Giada+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-q0jabv6fRT4/UVQQU0EhOnI/AAAAAAAAHKk/uAxGWPMH7Zc/s320/Il+Gatto+dagli+Occhi+di+Giada+1.jpg" width="159" /></a></div>
Tuğbahttp://www.blogger.com/profile/14768532658462023137noreply@blogger.com0