11 Eylül 2010 Cumartesi

MACCHIE SOLARI A.K.A. AUTOPSY

Armando Crispino kimdir? Şimdi hayatta olsa, o da beni, benim onu tanımak istediğim kadar tanımak ister miydi? Kısacık filmografisinde 2 adet giallo film barındıran (diğer filmleri de pek ‘sağlıklı’ görünmüyor) yönetmenin el atacağımız ilk giallosu, İtalyanca adıyla Macchie Solari, İngilizce bilinen adlarıyla Autopsy ya da The Tension.





Bir filmin sevdiğimiz tarzdaki güzelliğini ortaya çıkaran yegane şey açılış sahnesi değil de nedir? Bir bilim kurgu filmiymişçesine, yakın plan güneşteki patlamalar eşliğinde, peşisıra büyük bir hızla intihar eden insanların görüntüleriyle açılan film, hemen ardından bağlandığı morgdaki otopsi sahneleriyle farklı dillerdeki isimlerinin hakkını veriyor. Zira orijinal ismi Macchie Solari, ‘güneşteki lekeler’ anlamına gelirken, filmin Amerikalı dağıtımcıları, bu ismin pek satmayacağını düşünmüş olmalılar ki, filme daha ilgi çekici ve kanlı olan Autopsy adını reva görmüşler.


Filmin temel çıkış noktasında, baş kadın oyuncunun, intihar edenlerin cesetlerin üzerinde otopsi yaparak bir tez hazırlama aşamasında olmasıyla alakalı olarak Autopsy adı, ilk başta gayet manalı geliyor. Lâkin gerek ilerleyen dakikalarda azalan otopsi sahneleri, gerek otopsi sahnelerindeki ‘absürdiyen sevişgen’ cesetler, gerekse de şu an nerde okuduğumu bilmediğim, ama otopsi sahnelerinin tamamen seyirci çekme amacıyla filme, Amerikan dağıtımcısı tarafından eklenmesi gibi nedenler bünyede “Neden Allah’ım, neden?” serzenişlerine yol açıyor. Ha, “Caiz değil mi yani?” diye soran olursa, ne münasepet birader, aksine gialloya sarıdan başka bir renk daha katmış ki, gökkuşağı halt etmiş yanında derim, üşenmem (üşenmedim görüldüğü gibi)…


Mimsy Farmer tarafından canlandırılan baş karakter Simona, tezini hazırlamak uğruna ölülerle uğraşırken, hafiften aklını kaçırma noktasına gelmiştir. Tüm o sevişgen cesetler, kendini cinsel açıdan bastırmasının –erkek arkadaşı Edgar’a (Ray Lovelock) yüz vermemesinden anlaşılmaktadır- sonucu olarak ortaya çıkmakta ve kadını oldukça rahatsız etmektedir. Ceset fotoğraflarıyla baş başa geçirdiği bir akşam, tanımadığı komşusu gizemli Betty tarafından ziyaret edilir. Kısa süre içinde Betty’nin ölüm haberini alır. Elbette bir giallo filmi seyrettiğinin ayırdında olan seyirci, Betty’nin bir kazaya kurban gitmediğinin farkındadır. İşte bu durum Simona’yı öyle bir noktadan yakalar ki, işin içine sorumsuz babası, Betty’nin sonradan rahip olmuş karizma abisi (Barry Primus) ve erkek arkadaşı Edgar da girerek, arka planda oldukça etkileyici Roma görüntüleri (özellikle Bernini'nin şaheseri Piazza Navona) eşliğinde kendine has bir giallo çıkartır.
Valla arkadaş, bir gialloda rahip varsa, kıllanırım ben o rahipten, ne yalan diyeyim. Tıpkı daha önce Don’t Torture A Duckling, Chi L’Ha Vista Morire? ve House of the Laughing Windows’ta olduğu gibi. En ahlâklı görünen insanın bile, kirli bir çıkısı olduğu üzerinde bahis oynamayı seven ve çoğu zamanda tutturan giallolar, beni bu hale getirdi.

Mimsy Farmer, 1971 yılında Dario Argento’nun Four Flies On A Grey Velvet filminde oynadıktan sonra uzun yıllar İtalya’da kalarak Francesco Barilli’nin Il Profumo Della Signora In Nero’su, Armando Crispino’nun bu filmi gibi giallolarda ve daha sonra da Lucio Fulci’nin Black Cat’i ile Ruggero Deodato’nun Camping del Terrore gibi filmlerinde oynamış.
1975 yapımı filmde kurban sayısı az olmasına rağmen, gore'u da memesi de gayet kıvamında. Film müzikleri milyonuncu kez Ennio Morricone'ye emanet. Dolayısıyla kendi türü içerisinde aradan rahatlıkla sıyrılabilecek bir film. Son olarak 1975 kadınların saç stilleri açısından oldukça ilginç bir yılmış belli ki! Baksanıza; sağda 1975 tarihli Le Orme'de Florinda Bolkan, solda aynı yıl Autopsy'de Mimsy Farmer...

Hiç yorum yok: