18 Haziran 2011 Cumartesi

BİR MANYAĞIN İTİRAFLARI-SO SWEET, SO DEAD (FİLM)

Kocalarını genç sevgililerle aldatan zengin kokonaları öldürerek, çökmüş burjuva ahlakının içeriden temizliğini yaptığını düşünen katil, katilin peşine düşmüş, kurbanlarla aynı sınıfa mensup bir komiser. Katili kurbana bağlayan fotoğraf makinesi, komiseri katile bağlayan kurban. Kısacası 3K’li (K.atil-K.urban-K.omiser) bir denklem Rivelazioni di un Maniaco Sessuale alla Capo della Squadra di Mobile / So Sweet So Dead.

Bava’nın katil prototipini kullanarak, siyah pardesü, siyah şapka, siyah eldiven ve kafasına geçirdiği çorapla, aslında evli olan kurbanlarını sevgilileriyle sevişirken fotoğrafladıktan sonra hepsini hep aynı yöntemle öldüren katil, olay yerine, sevgililerin yüzlerini keserek eksilttiği fotoğraf karelerini bırakarak, kurbanların aslında masum olmadıklarını belirtmektedir. Olaya komiser olarak müdahil olan Capuana (Farley Granger), yalnızca katilin izini sürmek zorunda olan biri değil, aynı zamanda karısı (Sylva Koscina) vesilesiyle kurbanların yakın çevresinde bulunan biridir.

Komiser cesetlerin etrafında yavaş yavaş iz sürmeye çalışırken, katilin kimliği hakkında ona yardımcı olan kişi, cesetlere otopsi yapan doktordur. Katilin kim olabileceği konusunda çok çeşitli nedenler ortaya sürerek komiserin kafasını karıştırır. Katil, karısının ilişkisini öğrenmiş gözü dönmüş eş midir? Kıskanç bir homoseksüel ya da iktidarsız bir adam mıdır? Komiser, tüm bu seçenekleri kafasında değerlendirir ama cinayet ile ilgisini ispatlayacak somut bir delile ulaşamadığından, katilin hâlâ bir adım gerisindedir.

Kurbanın sevişme anındaki hazzına, katilin cinayet anındaki hazzı denktir. Üstelik bu iki eylemin peş peşe gerçekleşmesi, seyircinin hazzını ikiye katlar. Hiçbir cinayet kusursuz değildir derler ya, katilin Susan Scott tarafından canlandırılan kurbanını öldürdüğü sırada komşu evin genç kızı tarafından görülmesi katilin yakalanma sürecini hızlandırabilecek midir? Niye böyle saçma bir soru sorduğum merak konusu olabilir. Spoiler vermeden ancak bu kadar becerebiliyorum da ondan…

Filmin özüme en sevimsiz gelen tarafı, kameranın gereksiz yere suçlu potansiyeli taşıyan biri üzerinde şüphe uyandırmaya çalışması. Ucuz numaralar bunlar sayın Roberto Bianchi Montero. Biraz fazla bir genelleme olmakla birlikte, bir gialloda olayı soruşturan kişi resmi olarak bir polis ise, katilin bir şekilde onun ailesine bulaşmaması şans eseri olacaktır. Bu açıdan bu filmle özdeşleştirebileceğim bir diğer film La Morte non ha Sesso / A Black Veil For Lisa’ya bakılacak olursa komiser evliyse, göbek adını “tehlike” olarak değiştirmesi işten bile değildir.

Giorgio Gaslini’nin serbest kadın vokali stilindeki iç gıcıklayıcı müzikleri kesinlikle es geçilmemeli, Susan Scott ve Femi Benussi gibi giallo’nun ağır toplarına hak ettikleri ilgi verilmelidir. Son olarak filmin yaptığı kadın düşmanlığı bazında seyirciye sesleniyorum; Sylva Koscina’yı eş olarak alıp da ahlak bekleyenin alnını karışlarım.

Hiç yorum yok: