14 Ocak 2012 Cumartesi

SPASMO A.K.A. BEYİN DÜDÜKLEMESİ


Açılış sahnesinde, arabalarıyla geldikleri yıkıntılar arasında oynaşmakta olan genç bir çift (bunlara neden çift diyorsak…) ağaca asılmış bir beden görürler. Çiftin cesareti simgeleyen erkek olanı (Bunlar böcekten de korkmaz), cesedin yanına gittiğinde, onun aslında cansız manken olduğunu anlar. O sırada arabaları bilinmedik bir kişi tarafından çalınır. Arabalar üzerine ihtisas yapmış olan Umberto Lenzi (kişisel görüşüm olup, yönetmeni bağlamaz), bir sonraki sahnede deniz kıyısına gelen başroldeki çifti yine arabayla hareket halinde göstererek öyle bir geçiş yapmıştır ki, spoiler vermek gibi olmasın ama uyanık seyirciye katilin kimliğiyle ilgili ipucu verir gibidir. Ya da filmi tam olarak seyrettikten sonra geriye yönelik olarak yapılacak bir kumkumadır bu. Şu noktada filmi seyretmemiş olanlar için hiçbir önemi olmamakla birlikte, kapatalım bu bahsi lütfen…


Christian (Robert Hoffman) ve sevgilisi Xenia (Maria Pia Conte), Christian’ın anılarının olduğu deniz kıyısında fotoğraf çekerlerken, uzakta yerde yüzüstü yatmakta olan “birini” görürler. Yanına gittiklerinde Suzy Kendall tarafından canlandırılan yerdeki “biri” kendine gelir. Ne amaçla orada olduğunu ve neden bayıldığını bilmediğini söyler. Christian ve Xenia arkalarına döndükleri an ise arabayla hızla ortamdan uzaklaşıp, ikinci sahnenin de araba kaçışıyla sonlanmasına neden olur. Christian, adının Barbara olduğunu öğrendiği kadını, arkasında bıraktığı izlerden takip ederek, bir teknedeki partide bulur. İkili arasında (henüz çift olmadılar), bir yakınlaşma başlar (ateş-barut teorisi). Birlikte ortamdan uzaklaşarak mercimek ve fırın teorisine doğru Barbara’nın evine giderler. Aşna fişna teorisinden önce Barbara’nın Christian’dan isteği, “barba”sını yani sakalını kesmesidir. Zira bir ortama iki BARBA’RA fazladır. “Oy Barbara Barbara, ateş de düştü şalvara, ağzım burnum kurudu, kız yapsana gargara” adlı türkü eşliğinde yatağa girmeden evvel, banyoya giren Christian, bir süredir onu takip eden kırmızı gömlekli eli silahlı adamın saldırısına uğrar. Yaşanan arbedede adamın elindeki silahla adamı vuran Christian, banyodan çıkarak Barbara’yı da alıp, kaçış yoluna düşer.


Ne yapacaklarını bilmeyen çift (yatağa girmeyi başaramasalar da artık çift olmuşlardır), kısa süre salındıktan sonra Barbara’nın önerisiyle ressam bir arkadaşının evine giderler. Ama evde kimse yoktur. Önemli değildir. Arkadaş kontenjanından camı kırarak izinsizce eve girmek mümkündür. Kısa süre sonra evde garip olaylarla karşılaşınca yalnız olmadıklarını anlarlar. Evde başka bir çift daha vardır. Yaşlı bir adamla onun genç karısı-sevgilisi olaya dahil olduğunda, çift bölümlü bir fırın teknolojisi için vakit gelmiş olmalıdır. Zira aynı anda iki kadını, pardon yemeği fırında pişirebilmek kişiye zaman kazandırır. Kimsenin günahını almadan yazı yazmak zordur…
Christian’ın Barbara ile karşılaştıktan sonra karşısına çıkan ölü sayısı artmış, dahası kendisi pek farkında olmasa da hareketleri tamamen Barbara tarafından yönlendirilmektedir. Barbara’nın ipiyle indiği kuyuda herşey (Herşey benim sözlüğümde bitişiktir. Tdk, bu kelimeyi sonradan ayırmıştır) daha da karışık bir hal alır. Christian nereye gitmektedir. Onu takip eden gizemli adam, sonrada adamlar kimdir? Barbara dost mudur, düşman mıdır? Christian’ın erkek kardeşinin (Ivan Rassimov) bildiği sır nedir?


Filmin sonunu ısrarlara rağmen söylemeyeceğim ama başka giallolardan örnek vererek ufak bir ipucu da vermeyecek değilim. Öncelikle finaldeki twist and turn, yani dönüşle Umberto Lenzi’nin elinden öpmemek mümkün değil. Giallolarda daha önce ağırlıklı olarak kadının zayıf duygu durumundan istifade edilerek çevrilen entrikalar dillere destan. Lo Strano Vizio Della Signora Wardh (The Strange Vice of Mrs. Wardh-1971), Tutti i Colori del Buio (All the Colors of the Dark-1972), Il Tuo Vizio é una Stanza Chiusa e solo io ne ho la Chiave (Your Vice is Locked Room and Only I have the Keys-1972)gibi filmler, kadının ruhsal durumuyla oynanılarak çevrilen entirkalara e sahipliği yapan türünd doruk noktası filmlerdi. Bu filmde ise kadın yerini erkeğe bırakmış durumda. Örnek verdiğim ilk iki filmde Ivan Rassimov'un oynadığının altını çizerek, son dakikada çok pis spoiler verme hissiyatına girmişsem de sadece Christian’ın arkasından pis oyunlar oynandığını söyleyerek bitiriyorum. 

Filmden çıkarılacak seksist ana fikir; yeni tanıştığınız her kadına güvenmeyin olurken, feminist ana fikir ise; kadının dolandırıcılık dahil her türlü mesleği bileğinin hakkıyla yapabileceği olmuştur.


Filmi izledim, onun için ukalalık yapabilirim diyenler için çıkarımlar:

  • Filmin başındaki gizemli kırmızı gömlekli adam ile filmin sonunda kırmızı gömlekli Christian'a dikkat! 
  • Filmin afişi, tek kelimeyle mükemmel. En başa video kapağını koymama rağmen orijinal afişin üzerinde de mavi bir vücut, bir çift göz ve kalp yerinde bir ağız var. Christian'ın sırrını bundan daha iyi anlatabilecek bir afiş daha var mıdır bilemiyorum derken, bir diğer afiş de Ennio Morricone tarafından yapılan albümün kapağı için hazırlanmış olan. Kafanın içinden çıkan el ile akıl sağlığıyla oynama arasında kurulan ince bağlantıya dikkatinizi çekerim. 

13 Ocak 2012 Cuma

"DEBORAH, YOU'VE GOTTA SEE HER"*-THE SWEET BODY OF DEBORAH


1968 gibi erken sayılabilecek bir tarihte çekilmiş olan Il Dolce Corpo di Deborah (The Sweet Body of Deborah), her ne kadar Romolo Guerrieri tarafından yönetilmiş olsa da, aslında senaristi Ernesto Gastaldi’nin ağırlığını yansıtan bir giallo. Ernesto Gastaldi Flashman (1967), Così Dolce… Così Perversa (1969), Le Foto Proibite di una Signora per Bene (1970), Lo Strano Vizio della Signora Wardh (1971), La Coda dello Scorpione (1971), LaCorta Notte dele Bambole di Vetro (1971), La Morte Cammina Con i Tacchi Alti (1971), Tutti i Colori Del Buio (1972), Perche Quelle Strane Gocce di Sanguesul Corpo di Jennifer (1972), Il Tuo Vizio è una Stanza Chiusa e Solo io ne ho la Chiave (1972) vb. filmlerin hikâyelerini ve/veya senaryolarını yazmış, giallo açısından bol bereketli bir sinema adamı. Hikâye de doğal olarak tipik Ernesto Gastaldi özelliklerini içeriyor.


Yeni evli çift Deborah (Caroll Baker) ve Marcel (Jean Sorel) balayını geçirmek için Nice’e doğru yola çıkmışlardır. Ama öncelikle Marcel’in memleketi Cenevre’ye uğrarlar. Marcel’in bu şehirde tatsız anıları vardır. Zira parasızlıktan muzdarip Marcel, zengin sevgilisi Suzanne’den (Ida Galli-Evelyn Stewart)  aldığı borcu ödeyebilmek için Suzanne’i arkasında bırakarak, Amerika’ya gitmiştir. Amerika’da işler finansal açıdan iyi gitmişse de duygusal açıdan Suzanne’i geride bırakan Marcel, orada Deborah ile tanışarak evlenmiştir. Cenevre’ye vardıklarında Suzanne’in eski arkadaşı Philip’i (Luigi Pistilli) gören Marcel, kötü bir havadis alır. Zira Suzanne, Marcel’in uzağa gitmesine dayanamamış ve ‘kendini’ intihar etmiştir. Haberi alan Marcel sarsılır. Philip, Marcel’e öfkelidir. Deborah ise kocasına yardımcı olmak için kendinden önceki kadın hakkında kıskançlığı bir kenara bırakarak kocasıyla beraber Suzanne’in bir zamanlar yaşadığı malikaneye gitmeyi göze alır. Marcel ve Deborah’nın, terk edilmiş malikaneyi ziyaretleri sonrası olayların seyri değişecektir. Terkedilmiş evdeki gaipten gelen sesler ve Philip, çift Cenevre’den ayrıldıktan sonra da peşlerini bırakmaz. 


Villalar, malikaneler, lüks oteller, son model arabalar, paranın suyunun nerden geldiği belli olmadığı için nerede çalıştıkları da belli olmayan, dahası çalıştıkları film boyunca hiç görülmeyen karakterler. Bildiğimiz tüm bu öğeleri cinayet ekseninde toplayan, seyirciye “katil o mu yoksa bu mu?” sorusunu durmaksızın sorduran ama doğru cevabı finale kadar asla verdirmeyen bir merak ve heyecan kumkuması Il Dolce Corpo di Deborah. Caroll Baker'ın tatlı vücudu,para ve aşk üçgeni etrafında dönen bir entrika ve cinayet hikâyesi kısaca. 


Oyuncular Hakkında Filmografik Notlar:
  • Bir erken dönem giallosu kabul edersek filmi, en şaşırtıcı tarafı, 70'lerde önemli giallolarda başrolde boy gösteren George Hilton'ın ilk giallosu olması. Hilton, bu filmden önce ağırlıklı olarak westernlerde rol almış bir aktör aslında. Il Dolce Corpo di Deborah'da başrolde olmasa da kilit bir rolü var aslında. 
  • Ida Galli ya da uluslar arası piyasada bilinen adıyla Evelyn Stewart  Le Orme, Una Farfalla con le aliInsanguinate giallolarında oynamış. Galli’nin bir de Türk Sineması macerası var ki, 1973 yılında Küçük kovboy Yumurcak filminde boy göstermiş.
  • Caroll Baker’ın giallo macerası bu filmle başlarken peşisıra Orgasmo, Cosi Dolce… Cosi Perversa, Paranoia  ile devam etmiş.
  • Luigi Pistilli’nin giallo macerası ise La Coda dello Scorpione’den Reazione a Catena’ya uzanırken, asıl giallo  başrolünü Il Tuo Vizio è una Stanza Chiusa e Solo Io ne ho la Chiave’de oynamış. 
*Blondie-Maria şarkısından uydurmadır.
*Filmin müzikleri Nora Orlandi'nin elinden çıkma.

10 Ocak 2012 Salı

GIALLO MIX

18 şarkı. 45 dakika 26 saniye. Giallo For Dummies ekibi sizler için film soundtracklerinden bir seçkiyi kesti, yapıştırdı. Derin nefes alıp vererek başlıyoruz. Sonra siz üzerinize rahat bir şeyler alırken biz de içkinizi yeniliyoruz. Beklenen gerilim yanınıza döndüğümüzde patlak veriyor. İyi dinlemeler.