
-Bu yazı mezbul miktarda spoiler içerir.-
Il Profumo della Signora in Nero/The Perfume of the Lady in Black, aslında tek cümleyle özetlenebilecek bir film. “Yetişkinliğe erişmiş Alice’in, harikalar diyarından kara büyü çerçeveli yamyamlar dünyasına adım atmasının hikayesi”.
Il Profumo della Signora in Nero/The Perfume of the Lady in Black, aslında tek cümleyle özetlenebilecek bir film. “Yetişkinliğe erişmiş Alice’in, harikalar diyarından kara büyü çerçeveli yamyamlar dünyasına adım atmasının hikayesi”.



70’li yıllarda bilim adamı rollerinde başarılı bir grafik çizmiş olacak ki Mimsy Farmer (bkz.Autopsy), bu filmde de parfüm üreten bir şirkette çalışmaktadır. Erkek arkadaşı (Maurizio Bonuglia) olmasına rağmen yalnız bir insan izlenimi veren Silvia, komşularıyla iyi-kötü bir ilişki içerisinde büyük bir apartmanda yaşamaktadır. Kapıcısından üst kat komşusuna kadar bu insanlar Silvia’nın hayatında ilerleyen zamanlarda büyük ‘roller’ oynayacaklardır.



Peki Silvia’nın bu delilik durumundan diğer karakterler haberdar mıdır? Aslına bakılırsa (işte spoiler), filmin yarı süresinde Silvia’nın çekirdek çevresi, yer altında bir mahzene doğru gizemli yürüyüşlerini gerçekleştirdikleri vakit, şüpheyi çoktan üzerlerine çekmişlerdir. Sanırım filmin asıl zayıf noktası da burasıdır. Demek istediğim bu açıdan bakıldığında Silvia’nın deliliğin nedenin kendisi mi yoksa söz konusu insanlar mı olduğu belirgin değildir.


Özellikle Silvia’nın evi başta olmak üzere mekanlardaki yapaylık ve canlılık sanıyorum Barilli’nin ressam geçmişinden geliyor. Silvia’nın odası, sanki denizci babasının özlemiyle koyu mavi tonlarında dekore edilmiş, medyum kadının evinde duvarlardaki aynalarla etkileyici bir görsellik sağlanmıştır. Annesine, yaşadığı cinsellik ekseninde kin duyan ve onu kendi elleriyle öldüren, ama kendisini de büyüdüğü ağacın dibine düşmekten kurtaramayan Silvia, Alis’in Harikalar Diyarından ziyade Kabuslar Diyarında gibidir.




Yönetmen Francesco Barilli, kendi yönettiği 1974 yapımı film öncesi çok miktarda ‘kötü’ filmde çalışmış biri. Film vizyona çıktığında yönetmene tepkiler iki zıt kutuptan oldukça şiddetli olmuş. Bir kutup açık açık “Barilli film yapmayı bıraksın” derken –ki yaşı ileri eleştirmenler özellikle- daha genç olanlar ise Barilli’yi yüceltmiş. Film sonrasında ise kendine gelen senaryolarda muhakkak yamyamlık ile ilgili bir tema olması ise yönetmene illallah getirtmiş.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder