Milano. Karanlıklar kenti. Bu şehre kaç kere daha gidersem gideyim, sanırım izlenimim hiç değişmeyecek. Milano'da yapılacak en iyi şey, evde oturup korku filmi seyretmektir. Gri renk, bir kente bu kadar mı yakışır (!)!
Bütün bu zırvalamamın nedeni Milano'yu bir türlü sevememiş olmam. Yüz bin kere daha gitsem gene sevmeyeceğim gene sevmeyeceğim arkadaş. Bizde zorlama yok...
Bu seferki gezimizin nasıl geçtiğini anlayamadığım için sinema üzerine fazla verim alamadık maalesef. Bünyesel yorgunluk, kafa bulanıklığıyla birleşince, üzerine bir de 'euronun önlenemez yükselişi' eklenince ben Milano'dan bir bok anlamadım, ne yapayım! Gitmeden evvel bir iki dükkan araştırması yapmıştım ama kağıt üstündekiyle pratikteki her zaman çeliştiği için beni neyin beklediğini bilmiyordum doğrusu.
Milano'daki en süper dvd-vhs-kitap dükkanı sanırım Bloodbuster. Buraya sabahtan gir, akşama zor çıkarsın. Ama bizim yaptığımız gibi bütün gün dolaşıp helak olduktan sonra girersen, mal mal bakar eli boş çıkarsın, demedi deme...
Korku genel başlığı altında alt türleriyle birlikte burda yok yok. Dvd ağırlıklı olmakla birlikte, vhs reyonu da var. Fiyatlar, türk lirasına göre ortalamanın biraz üzerinde ama iyi karıştırırsanız daha ucuz şeyler bulmak da mümkün. Misal Dellamorte Dellamore'nin vhs'sini 3 euro olmasına rağmen almamış olduğuma hala dövünüyorum.
İtalya'nın siesta saatlerindeki esnaf davranışlarına hala alışamadığımdan dükkanı yalnızca bir gün açık yakalayabildik. O gün de dediğim gibi iyice sersemlemiş olduğumuzdan bön bön bakınıp, dizlerimizde derman kalmadığı için birkaç sinema dergisi alıp çıktık dükkandan. Pişmanım evet dostlarım. Pişmanım ama ne faide.
Dükkan sahibi olduğunu tahmin ettiğim abi, ilk bakışta biraz soğuk bir tip gibi geldi bana. Aslında ilk bakışta ben de soğuk bir tip olduğum için bana da öyle gelmiş olabilir, bilemedim... Bloodbuster'ın güzel bir internet sitesi ve facebook sayfası da var. Ayrıca bu abi, Milano çevresinde çeşitli etkinlikler de yapıyor sanıyorum korku sineması üzerine.
Diyeceğim o ki, dükkan güzel, içindekiler daha da güzel. İnsanın rafları böyle okşayası geliyor. Keşke hepsi benim olsa, na böyle tüm gün oturup izlesem teker teker... Nerde o günler?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder