


İlk gençlik çağlarının uçarılığıyla, kendilerinden yaşça büyük erkek öğretmenlerine platonik veya ayan beyan aşk besleyen, seçkin burjuva ailelerine mensup kızlarımız yatılı okulun aşırı disiplin sahibi yönetiminde türlü haşarılıklarla yaz tatillerini geçirmektedirler. Filmin orijinal hikayesini yazan Mario Bava’nın daha önce Blood And Black Lace’ta yerle bir etmeyi başardığı korunaklı güzellikler dünyasının bir başka versiyonu. Ancak burada okullu kızların günah hanesinin yaşam süreleri itibariyle fazla kabarık olamayacağı varsayımıyla, özel yaşamlarına dair sırlar pek ölümcül değil. Bu nedenle Giallo’dan beklediğimiz ağdalı ve karanlık atmosferin yerini hafif, renkli ve neşeli görüntüler kaplıyor (Kıyafetlerdeki Pop-Art havasına özellikle dikkatinizi çekmek isterim). Cinayet sahnelerinde dahi bu hafifliği gözlemlemek mümkün ki hepsinde bir yarım bırakılmışlık, uzun süreli bakışa karşı bir bıkkınlık hissi var. Giallo’nun tescilli alameti farikaları için erken bir dönem ne de olsa. Her karakterde, seyircinin dikkatini çekecek kuşkulu hareketlerden bolca var.

Filmin müziklerini yapan Carlo Savini’nin güneşli müziği ve tema şarkısı Nightmare’in Batman’le benzerliği, sarı rengi iyiden iyiye beyazlatıyor. Fakat korkmayınız gialloseverler, sarıya dönüş finalin ufukta görünmesiyle sağlanıyor. Ortalamanın üzerinde sayılabilecek dönüşlerle hem de.

Yukarıda da belirttiğim gibi film, giallo serüveni içerisinde ana duraklardan birisi değil ama nereden nereye gelindiği konusunda daha sağlam fikir sahibi olmak açısından o dönemdeki önemli bir basamağa karşılık geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder